30 Aralık 2010 Perşembe

Grafitti kavgası

Corridor Digital ekibi daha önce bilgisayar oyunlarındaki hilelerin gerçek oyuncularla gösterimiyle ilgili bir video hazırlamıştı. Bu sefer de gerçek hayattan grafittiye geçen ve orada dövüşen karakterleri anlatan bir çalışma yapmışlar. Oldukça güzel ve eğlenceli olmuş. Bana karşılıklı bombalar fırlatma olayı sanki Worms'tan esinlenilmiş gibi geldi, ama olsun. Eklediğim videoyu aşağıda göremeyenler izlemek için şuraya tıklayabilirler.

29 Aralık 2010 Çarşamba

Batmobile özentisi insansız hafif tank

İngiltere savunma bakanlığıyla anlaşmalı çalışan silah üreticisi BAE Systems savaş alanında üstünlük sağlayabilecek bir insansız hafif tank geliştirmiş. Üzerinde güçlü bir makineli tüfek barındıran Raider isimli askeri aracın bu yazıya konu olmasının sebebi Batmobile ile benzerliği. Batman filmlerini izlemeyenler için kısaca açıklamak gerekirse; Batmobile süperkahraman Batman'in marifetli arabası. Eskiden her filmde farklı bir Batmobile tasarımı kullanılırdı, ama aynı aktörler (Christian Bale - Michael Caine) ve yönetmenle (Christopher Nolan) çekilen son iki filmde öncekilerden oldukça farklı bir Batmobile kullanılmıştı. Bu arabanın diğerlerinden farkı da "gerçekten" varolmasıydı ve filmdeki marifetlerinin çoğunu (keskin dönüşler, sürüş performansı, atlayışlar) gerçek hayatta da sergileyebilmesiydi. İşte BAE Systems'ın insansız tankı da bu garip görünüşlü Batmobile'dan esinlenerek tasarlanmış. Üstelik, firmanın yetkilileri de bu durumu onaylıyor. Gün gelip te Uzay Yolu serisindeki Atılgan'a benzeyen bir uzay aracı yaparlarsa şaşırmayacağım, çünkü eskiden hayal ürünü sayılan bilimkurgu filmleri bugün teknolojiye ilham veriyor.

Demokrasilerde çareler tükenmez

Şöyle bir durum düşünün: arabanıza bağlı bir römork var, römorkun tekerleklerinden biri kopmuş, yedek lastik kullanma şansınız yok ve römorku geride bırakamazsınız. Siz olsanız ne yapardınız? Aşağıdaki videoda ismi ve cismi belli olmayan bir sürücü (bana göre) çok yaratıcı bir çözüm bulmuş. Gerçi pek güvenli değil, ama yine de güzel. Videoyu izleyemiyorsanız şuraya tıklayabilirsiniz.

Yalnız değiliz!

Evet, yalnız değiliz ve hiçbir zaman olmayacağız. Tabi bu Liverpool taraftarlarının bahsettiği "yalnız olmama" durumundan biraz farklı. Aşağıdaki video her insanın vücudunda yaşayan muhtelif canlıları gösteriyor. Üstelik, vücudumuzun içindekilere hiç değinmemişler, sadece cildimizde ve saçımızda yaşayanlardan bahsetmişler. Buna rağmen insanın tüyleri diken diken oluyor izledikçe. Tüy mü dedim? Tüylerimizde bile korkunç görünümlü canlılar yaşıyor. Video oldukça güzel, ama böyle şeyler sizi korkutacaksa izlememenizi öneririm. Eğer aşağıdaki videoyu göremiyorsanız şuraya tıklayabilirsiniz.

28 Aralık 2010 Salı

Fizy yasaklandı

Site yasaklama konusunda sınır tanımayan ülkemiz Türkiye bu sefer de gurur duyulması gereken bir siteyi yasakladı. Evet, Fizy.com sitesine erişim MÜ-YAP tarafından açılan dava sonucunda artık engelleniyor. Bilmeyenler için kısaca özetleyeyim: Fizy.com Türkiye'den çıkan bir projedir ve tüm dünyaya yayılmıştır. Uluslararası öneme sahip Mashable ödüllerinde müzik siteleri arasında ilk üçe girmiştir. Özelliği, şarkıları kendisi barındırmayarak bir arama motoru gibi işlev görmesidir. Üstelik, dinlenen şarkının indirilmesine de izin vermemektedir. Bu yüzden de tamamen yasaldır. Radyolar ve müzik kanalları ne kadar yasalsa, Fizy.com da o kadar yasaldır. Bunun haricinde, kendisinin barındırmadığı sanat eserleri kendi üzerinden dinlendiği için Fizy.com MÜ-YAP denen kuruma telif ücreti de ödüyordu. MÜ-YAP isimli ne iş yaptığı çok ta belirli olmayan kurum kendi beceriksizliğinin üzerini kapatmak isteği ve Fizy'nin başarısına karşı hissettiği çekememezlik nedeniyle Fizy yetkililerinin tüm şartları kabul etmelerine rağmen Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığına şikayette bulundu ve sitenin erişime engellenmesi konusunda karar aldırttı. Konuyu en yetkili kişiden öğrenmek için şuraya tıklayarak Fizy.com kurucusu Ercan Yaris'in bloguna konu ile ilgili yazdığı kısa yazıyı okuyabilirler.

Sayın okurlar, herkesin bu konuda kendi düşüncesi olabilir. Kimisi MÜ-YAP'ı haklı bulabilir, kimisi de bana katılarak Fizy'nin yasal olduğunu düşünebilir. Bu tartışmayı bir yana bırakıp Fizy.com'un yasaklanmasının kime ne getireceğini (ve ne götüreceğini) düşünmek gerekli. İnsanlar eğer internet üzerinden müzik dinlemek istiyorlarsa dinlerler. Buna engel olunamaz, çünkü bunun için sayısız kaynak vardır. En başta Last.FM ve Pandora olmak üzere internet radyosu tipindeki siteler bu iş için en uygun mekanlar. Bunlar haricinde video paylaşım siteleri de (başta Youtube) internet üzerinden müzik dinlemeye olanak tanıyor. Dikkat ettiyseniz, bahsettiğim sitelerin hepsi yurtdışı kaynaklı. Yani, onları kullandığımızda onlara para kazandırıyoruz. Fizy'yi, veya başka bir yerli siteyi kullandığımızda kendi vatandaşlarımıza para kazandırıyoruz. Sadece bu bile Fizy.com'un yasaklanmaması için yeterli bir sebeptir. Eğer devletimiz internet üzerinden gelir elde edenlerden vergi isteyecek, vermeyenleri de yasaklayacaksa ilk önce vergisini kendiliğinden veren siteleri desteklemelidir. Kendi devletimiz bile böyle projeleri desteklemiyorsa bu topraklarda nasıl başarılı olacağız? Ben tüm internet yasaklarına karşıyım, ama özellikle de Fizy.com yasağına karşıyım. Herkesin düşüncesi kendisi içindir, ama farklı fikirleri duymaya da hazırım.

Nano'yu altınla kaplasan yine de Nano olarak kalır

Aslında başlık durumu yeterince iyi özetliyor, ama adettendir diye biraz daha detay vereyim. Bilindiği üzere Hintli otomobil üreticisi Tata başta (çoğunluğu düşük gelire sahip olan) kendi halkının ulaşım ihtiyaçlarını karşılamak için dünyanın en basit ve en ucuz arabası Nano'yu üretmişti. Tata Nano kullandığımız arabalarda bulunan pek çok özellikten yoksundu, ama bir arabanın asıl kullanım amacı olan ulaşım konusunda yeterli geliyordu. Üstelik, fiyatı da oldukça makul seviyedeydi. Buna rağmen Nano'nun satışları son günlerde düşmeye başlamış. Güvenlik sorunlarından şikayetçi olan müşteriler Nano'yu tercih etmiyorlarmış. Satış rakamlarını arttırmak ve Nano'yu yeniden gündeme taşımak isteyen Tata klasik reklam kampanyaları yerine özüne dönerek işi Hintli usulü yapmaya karar vermiş. Tata grubuna bağlı çalışan mücevherat firması Titan ile ortaklaşa yürütülen projede Nano'yu altın ve değerli taşlarla süsleyerek güzelleştirme yarışması başlatılmış. Yarışmaya 13 tasarım kabul edilmiş, üstte gördüğünüz pırıltlı tasarım da bunların arasında birinci seçilmiş. Birincilik ödülü nedir bilmiyorum, ama Titan firması üstteki tasarımın gerçek halini üretip sergileyecekmiş. Bu kampanya sayesinde hem Tata Nano'nun sanıldığı kadar "ucuz" olmadığı vurgulanmış oluyor, hem de Hint mücevher kültürünün 5000. yılı (evet, beş bin!) kutlanıyor. Bana göre motor bloğunu da altından yapsalar bile Nano yine de Nano'dur, ama mücevher (özellikle de altın) seven Hintliler için bu kampanya çekici gelebilir.

Kimi solladığına dikkat et!

Mercedes-Benz'in dört tekerlekten çekiş sistemi 4matic'in tanıtımı için hazırladığı yeni reklam filmi oldukça ilginç ve nüktedan. Reklamda eski Formula 1 şampiyonu Mika Häkkinen oynuyor. Kendisi Finlandiyalı olduğu için karlı yollarda araba kullanmak konusunda yeterince deneyimli. Häkkinen reklamda Mercedes E350 SW ile karlı yollarda ilerlerken kendisine göre daha yavaş ilerleyen bir Mercedes SL'e denk geliyor. Bir şekilde efsanevi spor otomobili sollamayı başaran Formula 1 şampiyonu içerideki sürücüye baktığında tanıdık bir yüzle karşılaşıyor. Gerisini izleyin ve kendiniz görün, anlatıp sürprizi bozmak istemem. Aşağıda videoyu göremeyenler şuraya tıklayabilirler.

27 Aralık 2010 Pazartesi

Çevresinden faydalanan robot: HRP-2

Bize çok sıradan birşey gibi gelse de iki ayak üzerinde yürümek zor bir hareket. Bizim için değilse de robotlar için zor. Zaten bu yüzden her kim robot yaparsa önce yürümesini gösteriyor. Bazıları yavaş yavaş, bazıları da (bizim SURALP gibi) titreyerek yürüyor. Bu seferki videoda gösterilen robot düz yollarda yürümekle kalmıyor, önüne çıkan engelleri de kendi yararına kullanıyor. Mesela, önündeki masayı hareket ederken, otururken büyük adımlar atarken, veya topları teperken destek olarak kullanabiliyor. Görünüşte çok basit olsa da bir robota bunları yaptırmak oldukça zor. HRP-2 ismindeki bu robotu Japonya'nın Ulusal Endüstriyel Bilim ve Teknoloji Enstitüsü geliştirmiş. Güzel de yapmışlar doğrusu. Ah bizim SURALP şöyle yürüse... Ona "shaky - titrek" diyen bazı ahlaksız siteleri çatır çatır çatlatırdık. Aşağıdaki videoyu göremeyenler şuraya tıklayabilirler. Bana bu videoyu gönderen Sirke'ye teşekkür ederim.

24 Aralık 2010 Cuma

Ken Block imzalı uzaktan kumandalı gymkhana arabası

Yukarıda gördüğünüz renkli araba ünlü gymkhana yarışçısı Ken Block'un yarışlarda kullandığı araba. Daha doğrusu, o arabanın küçültülmüş bir versiyonu. Uzaktan kumandalı model arabalarla ilgilenenlerin yakındna tanıdığı Traxxas firmasının ürettiği bu arana 1/16 ölçeğinde küçültülmüş. Bu ölçek aslında model araba yarışçıları tarafından çok sevilmez, onlar daha çok 1/10 ölçekli arabaları tercih ederler. Bu arabada 1/16 ölçek kullanılmasının sebebi manevra kabiliyetinin arttırılmak istenmesi. Gövde olarak gerçek yarışlarda Ken Block'un kullandığı Ford Fiesta'nın aynısı olan model araba fırçasız bir motora sahip. Azami hızı saatte 48 kilometre. Arabanın motoru gücü dört tekerlekten de aktarabiliyor. Bazı opsiyonel aksesuarlar sayesinde arabanın hızı 80 km/saat seviyesine kadar çıkıyor. Bu boyda (ve elektrikli) bir araba için bu hız gerçekten başarılı. Fiyatı ise sınıfına göre biraz pahalı. Bu arabaya sahip olmak isteyenler 300$ civarındaki fiyatı gözden çıkarmalılar. Aşağıda bu güzel arabayla ilgili iki video var. İkinci videoda arabayı meşhur "Will it blend?" programına özgü şekilde öğütüyorlar. Yine de arabanın gidişini göstermesi açısından güzel bir video. Bu konuya meraklıysanız izlemenizi öneririm. Videoları aşağıda göremiyorsanız buraya ve şuraya tıklayabilirsiniz.



Olmaz demeyin, bu da oldu: Karadenizli navigasyon cihazı

Yapan arkadaşların ismi veya cismi belli değil, ama kim yaptıysa onlara "elinize sağlık" diyorum. Gerçekten güzel bir fikir. Ecnebiler Yoda veya Darth Vader gibi konuşan navigasyon cihazları yapıyorlar, peki bizim neyimiz eksik? Bu güzel videoda Karadeniz şivesiyle konuşan bir navigasyon cihazı gösteriliyor. Bu video internette oldukça popüler, bu yüzden daha önce izlemiş olabilirsiniz. Eğer daha önce izlemediyseniz mutlaka izlemenizi öneririm. Aşağıda videoyu göremeyenler şuraya tıklayabilirler.

23 Aralık 2010 Perşembe

Popüler kültür kucaklaşması: iPhone için Mini Connected uygulaması

Popüler kültürün önemli simgelerinden Mini ile iPhone sonunda tam olarak birbirine bağlandı. Apple'ın iPhone uygulama mağazasına eklenen Mini Connected uygulaması hem iPhone'u hem de Mini'si olan şanslı kişilere telefonlarını arabalarıyla senkronize etme olanağı sunuyor. Bu uygulama sayesinde iPhone ile bulunan adresler Mini'nin navigasyon sistemine aktarılabiliyor. Ayrıca, telefona gelen mesaj, e-posta ve Twitter bildirimleri de arabanın geniş ekranında görüntülenebiliyor. Arabanın radyosunun çekmediği (veya çektiklerinin beğenilmediği) durumlarda da telefonun 3G bağlantısı üzerinden internet radyolarına bağlanılabiliyor. Minimalism Analyser isimli özellik ise telefonun internet bağlantısını kullanarak gidilecek noktaya en az yakıt harcayarak (ve çevreye en az zararı vererek) gidilmesini sağlayacak rotayı hesaplıyor. Ne iPhone'um, ne de Mini'm var, ama yine de hoşuma gitti. Keşke Nokia da böyle güzel uygulamalar hazırlasa...

Saate bakarken insanı kendinden geçiren saat: Ziiiro Gravity

Her saat çok yetenekli olmak zorunda değil. Ziiiro Gravity de işte o çok yetenekli olmayan saatlerden. Sadece yapması gereken şeyi yapıyor, yani saati gösteriyor. Tabi saati öyle dümdüz göstermiyor, yoksa burada ondan bahsediyor olmazdım. Ziiiro Gravity'nin yelkovan ve akrebi yok. Onların yerinde iç içe dönen iki adet diski var. Bu disklerin pozisyonuna göre saat okunabiliyor. İçteki diskin spiralinin ucu saati, dıştakinin ucu da dakikayı gösteriyor. Alışması fazla zaman almaz sanırım. Silikon ve metalin birleşiminden oluşan ilginç bir kayışı var. Üzerinde herhangi bir düğme, yazı veya sayı yok. Herşey olabildiğince minimalist yani. Koluna bu saatlerden takmak isteyenler 100€ ile 143€ arasında değişen fiyata katlanmak zorunda. Çalışmasını daha detaylı gösteren video aşağıda, izleyemeyenler de şuraya tıklayabilir.

En gerçekçi FPS oyunu

"En gerçekçi" diyorum, çünkü Freddie Wong'un hazırladığı bu videoda gösterilen FPS oyununu gerçekten ayırt etmek imkansız. İmkansız, çünkü zaten görüntüler gerçek. Uzun ve yorucu çalışmalar sonunda Freddie Wong klasik bir deathmatch oyununu gerçek hayatta canlandırmış. Üstelik, herşeyi oyunlarda gördüğümüz gibi yapmış. Daha önce buna benzer bir videodan bahsetmiştim, ama bu seferki çok daha güzel. Eğer bilgisayar oyunlarıyla ilgileniyorsanız mutlaka izlemelisiniz. Aşağıda videoyu göremiyorsanız videonun ana sayfası şurada.

Klasik telefonları özleyenlere: Lekki 3210

Klasik dediysem, öyle çok eskiye gitmemek lazım. Cep telefonlarının bu kadar özelliğinin olmadığı, daha sade oldukları zamanları hatırlıyormusunuz? Elbet hatırlarsınız, çünkü çok öncelerden bahsetmiyorum. O zamanlar telefonlarda arama ve mesaj atma haricinde pek fonksiyon yoktu. Hatta, telefondaki oyunlar bile teknolojik yenilik sayılıyordu. İşte o günleri, o telefonları özleyenler için Fransız Lekki firması güzel ürünler hazırlamış. Nokia 3210 ve Motorola StarTAC bu firma tarafından yeniden kullanıcıların beğenisine sunuluyor. Aslında Lekki'nin yaptığı çok karmaşık birşey değil. Atılacak, hurdaya gidecek telefonları topluyorlar, tamir ediyorlar, kapağını, tuşlarını, bataryasını yenileyip yeniden piyasaya sürüyorlar. Şimdilik seçenekler kısıtlı, ama talep görürse daha fazla model satışa sunulacaktır. Fiyatlar ise çok ucuz değil: Nokia 3210 için 75€, Motorola StarTAC için de 125€ istiyorlar. Eh, gülü seven dikenine katlanır. Çalışır durumda, nostaljik bir cep telefonu isteyenler şuraya bir göz atabilirler. Bu haberi bana gönderen Oyunkolik'e teşekkür ederim.

22 Aralık 2010 Çarşamba

Olmaz demeyin, bu da oldu: Piyano çalan Quadcopter

Quadcopter'ın yeni becerilerini görmediğimig gün yok sanki. Bilmeyenler için kısaca açıklayayım: Quadcopter isimli cihaz 4 pervaneli, uzaktan kumandalı bir helikopter. Çok dengeli ve hızlı uçtuğu için normal uzaktan kumandalı helikopterlerin yapamadığı pek çok şeyi yapabiliyor. Bu habere konu olan Quadcopter yeteneği ise tamamen sanatsal. Aşağıdaki videoyu izlediğinizde de göreceksiniz, Quadcopter'a piyano çaldırıyorlar. Tabii ki profesyonel bir piyanist gibi hızlı ve seri şekilde çalamıyor. Zaten tuşlara basmak için tek parmağı var, bu yüzden çok şey beklememek lazım. Tabi asıl kabiliyet cihazda değil, onu kontrol eden kişide. Tecrübeyle sabittir, kabiliyet olmayınca bırakın piyano çalmayı, bir uzaktan kumandalı helikopterin sağlam kalkıp sağlam inmesi bile imkansız. Aşağıdaki videoyu izleyemiyorsanız şuraya tıklayabilirsiniz.

iPhone için retro tasarımlı ahizeli dock: PhoneXPhone

Üreticisi ve tasarımcısı belli olmayan bu ürün aslında çok önemli bir iş yapmıyor. Çalışma şekli gayet basit. Resimde de gördüğünüz gibi iPhone ürünün üzerine yerleştiriliyor, kablolar bağlanıyor, sonra da konuşmalar ürünün ahizesi üzerinden yapılıyor. Ürünün satıldığı sitede bile hiçbir işe yaramadığı söylenmiş. Gerçi PhoneXPhone bazı konularda faydalı olabilir. Mesela, iPhone 4'ün anten problemleri bu ürünle kullanıldığında yaşanmayacaktır. Ayrıca, iPhone'u bu ürünle kullanırken görüşme sırasında telefonun diğer özelliklerini kullanmak mümkün. Bir de, PhoneXPhone sayesinde telefon görüşmeleri sırasında yayılan radyasyondan biraz daha uzakta kalınabiliyor. Yine de bu özellikler renkli ve ahizeli bir kutuya 42$'lık değer katar mı bilmem. Tasarımı güzel, siyah ve diğer canlı renklerde modeller mevcut. Üstelik, retro görünümü de cabası. iPhone kullanıcıları aksesuarı severler, bu yüzden PhoneXPhone aksesuar piyasasında kendine iyi bir yer edinebilir. Ülkemizde doğrudan satışı yok, ama yurtdışından getirtmek mümkün.

Yelkovan ve akrepten sıkılanlara: Domino saat

Carbon Design Group isimli tasarım stüdyosunun geliştirdiği bu saat zamanı klasik masa ve duvar saatleri gibi yelkovan ve akrep vasıtasıyla değil, yanıp sönen noktaları sayesinde gösteriyor. Geliştirilen mekanizma sayesinde noktaların yanıp sönmesi çok az enerji tüketiyor. Ayrıca, noktalar sabit dururken güç tüketmiyorlar. Böylece domino saat pilini kolay kolay bitirmiyor. Henüz bir konsept tasarım olduğu için piyasada satılabilecek durumda değil. Yine de piyasaya çıktığında masasının veya odasının dekorasyonunda farklı öğelere yer vermek isteyenler bu ilginç saatle ilgilenecektir. Az enerji harcayarak renk değiştiren noktaların çalışmasını anlatan video aşağıda, izleyemeyenler şuraya tıklayabilirler.

21 Aralık 2010 Salı

Kredi kartına iyi bir alternatif: İain Sinclair CardSharp

Kredi kartlarının harcama miktarını arttırdığından şikayet edenler İain Sinclair isimli İngiliz tasarımcının ürünü olan CardSharp ile yakından ilgilenebilirler, zira CardSharp cüzdanda kredi kartının yerini alıyor. Bir kredi kartı büyüklüğündeki bu fonksiyonel ürün üç adımda keskin bir bıçağa dönüşüyor. Kartın plastik gövdesi hem bıçağın kapalı haldeyken kişiye zarar vermesini engelliyor, hem de bıçağı dış etkenlerden koruyarak körelmesini önlüyor. CardSharp'ın ağırlığı sadece 13 gram, kalınlığı da 5 milimetre seviyesinde. Bu yüzden cüzdanda varlığı neredeyse hissedilmiyor. ABD fiyatı 25$, istendiğinde paslanmaz çelik rengi yerine teflon kaplı halde satın alınabiliyor. Silahla girilmemesi gereken ortamların güvenlik görevlileri bu ürünü pek sevmeyecektir, ama kanuni açıdan CardSharp'ın satışı için bir engel bulunmuyor. Ürünün nasıl açıldığını gösteren kısa tanıtım videosu aşağıda. Aşağıda bir video göremiyorsanız şuraya tıklayabilirsiniz.

20 Aralık 2010 Pazartesi

Yeni Renault Twingo'nun "ilginç" reklamı İtalya'da yasaklandı

Bazı reklamlar vardır, insanı şaşırtır. Hiç olması beklenmeyen şeyler olur bu reklamlarda, ilk kez izlendiğinde dumura uğratır insanı. İşte Renault'nun küçük hatchback modeli Twingo'nun yeni modelinin reklamları da böyle şaşırtan, "hadi canım" dedirten cinsten. Tasarımı itibariyle bir "kız arabası" olan Renault Twingo'nun reklamları da bayan kullanıcılar hedef alınarak hazırlanmış. Üstelik, İtalya'da gösterilen reklam cesaretin dozunu kaçırıp işin içine bir lezbiyen ilişkiyi katınca devlet tarafından yasaklanmış. Anlatıp sürprizi ve izleme keyfini bozmak istemem, o yüzden zaten kısa olan reklamları izlemenizi öneriyorum. Alttaki diğer iki reklam da Renault Twingo'ya ait, çok güzel olsalar da yasaklanacak kadar cesur değiller. Yine de izlemeye değerler. Aşağıda herhangi birşey göremiyorsanız bu reklamları izlemek için şuraya, buraya, ve yine şuraya tıklayabilirsiniz.





"Mobil" bilgisayar öyle olmaz, böyle olur!

Ünlü bilgisayar kasası modifiye uzmanı (bu da günümüze özgü, yeni bir meslek, alışmak lazım) Steven Popa "taşınabilir bilgisayar" kavramını yeniden tanımlamaya karar vermiş ve işe girişmiş. Daha önce de bu tür işlerde tecrübesi olan Popa ilk önce bir elektrikli scooter'ı alıp gövdesini uzatmış. Daha sonra bir Thermaltake Element V kasayı konsepte uyacak şekilde boyayıp şekillendirmiş. Kasanın içinde Intel Core2Duo E8400 işlemcili, 4GB bellekli, 3 adet sabit diskli bir sistem var. Bir de 24 voltluk bir akü var, ama o bilgisayara değil scooter'a güç veriyor. Bilgisayarın ısınma sorunu da Thermaltake markalı bir su soğutma sistemiyle çözülmüş. Monitörü olmadığı için dışarıda kullanmak imkansız olsa da LAN üzerinde oyun partilerine gidenler için havalı ve pratik bir sistem olacağı kesin. Bilgisayarın öalışması gösterilmese de (zaten pek merak edilecek bir tarafı yok) scooter'ın gidişi aşağıdaki videoda izlenebilir.

17 Aralık 2010 Cuma

Spor arabaların periyodik cetveli

Daha önce CAR dergisi tarafından hazırlanan, otomobil üreticileri arasındaki ilişkileri anlatan haritadan bahsetmiştim. Bu sefer de Car and Driver sitesi benzer bir çalışma hazırlamış. Otomotiv tarihine imzasını atan, herkesin hatırladığı spor arabaları kimya biliminin temeli sayılan periyodik tabloya benzer bir tablo haline getirmişler. Gayet te güzel olmuş. Bazı arabalar eksik olmuş, tablodaki bazı arabaların da neden oraya koyulduğunu bilmiyorum, ama bunlar hazırlayan kişinin zevkine bağlı şeyler. Boyutları yüzünden yukarıdaki resimden okunması oldukça zor, bu yüzden şuraya tıklayarak PDF halindeki tam boyutlu versiyonunu indirmenizi öneririm.

Kızak deyip geçmemek lazım: Porsche Design Bobsleigh

Kar yağdığında eğimli bir yüzeyden kaymayı herkes sever. Önemli olan sadece kaymak değil, havalı şekilde kaymak. Bunun için de meyve sandığından bozma bir kızak yerine yukarıdaki gibi şekilli bir kızakla kaymak gerekli. Yukarıdaki sade ama şık görünümlü kızak bir Porsche Design ürünü. Tüm diğer Porsche Design ürünleri gibi tasarımında performansa önem verilmiş. Kızak başlarının parabolik şekli ve kızakların araba lastiklerinin duruşundan esinlenmiş "camber" tarzı eğimli duruşu bu kızağa yüksek hız ve stabilite sağlıyor. Üstelik, kullanılan kompozit malzeme sayesinde ağırlığı düşük tutmayı başarmışlar. Porsche Designe Bobsleigh sadece 4KG ağırlığında. Tasarımı ve performansı gibi bu ürünün fiyatı da Porsche Design standartlarına yakışır seviyede. Kar yağdığında kaymak için havalı bir kızak isteyenlerin bu kızak için 225$ ödemesi gerekiyor. Tıpkı bir Porsche gibi: havalı, hızlı, teknolojik ve pahalı...

Cepte olan bitenden haberdar eden saat: Fossil Connected

ABD kökenli saat üreticisi Fossil'in yeni modeli telefonu cepten çıkarma ihtiyacını (çoğu durumda) ortadan kaldırıyor. Fossil Connected kullanıcısının BlackBerry veya Android telefonuyla Bluetooth üzerinden bağlantı kuruyor. Daha sonra da telefonun ekranında görülen pek çok bilgiyi (mesajlar, arayan kişilerin ismi ve numarası, hava durumu, vs...) saatin üzerinde gösteriyor. Özellikle araba kullanırken işe yarayacağını düşündüğüm ürün telefona bakmanın uygun kaçmadığı toplantılarda da çok faydalı olabilir. Connected şimdilik sadece bir konsept tasarım, seri üretime ne zaman geçeceği belli değil. Fiyatının ise 200$ civarında olacağı tahmin ediliyor. Benim favorim hala Rolex Daytona (2 numarada Omega Speedmaster, 3 numarada da Tag Heuer Monaco var), ama yoğun iş günlerinde Connected gibi faydalı bir ürünü kolumda taşımak hoş olurdu.

16 Aralık 2010 Perşembe

Gerçek oyun faresi: Chameleon X-1

Shogun Bros isimli firmanın geliştirdiği bu ilginç ürün tasarımı sayesinde iki teknolojik cihazı birleştiriyor. Chameleon (bukalemun) X-1 ismindeki bu ilginç fare üstten bakıldığında normal bir kablosuz fareden ayırt edilemiyor. X-1'in altına bakıldığında ise oyun kontrolcülerine has tuşlar ortaya çıkıyor. Ergonomisi konusunda herhangi bir bilgi yok, çünkü Chameleon X-1 henüz piyasaya çıkmadı. Shogun Bros bu ürünün 55$ fiyatla satılacağını söylüyor. X-1'in altındaki tuşlar istenildiğinde sunum için veya uzaktan kumanda olarka ta kullanılabiliyor. Fare kısmı güzel gözüküyor, alttaki gamepad de herkesi memnun etmese de ara sıra oyun oynayanların işini fazlasıyla görecektir.

Olmaz demeyin, bu da oldu: Paris Hilton kendi MotoGP takımını kuruyor

Yanlış okumadınız, aynen öyle. Skandallar kraliçesi Paris Hilton motorsiklet dünyasının en prestijli yarışı MotoGP'ye kendi takımıyla katılacak. Olayın gelişimi biraz karışık, ama kısaca özetlersem yeterli olacaktır. Paris Hilton SuperMartxé VIP isimli bir sosyete partisine "ismini ve cismini" kiraya veriyor. Yani, partinin reklamlarında ismi geçiyor, kendisi de para karşılığında partiye katılıyor. Bu partileri düzenleyen organizasyon şirketi bir MotoGP takımına sponsor olunca yöneticilerin aklına Paris Hilton'lu yarış takımı fikri geliyor. Teklifi Paris Hilton'a götürüyorlar, o da kabul ediyor. Sonuçta, ortaklıkla da olsa Paris Hilton MotoGP'ye girmiş oluyor. Neyse ki sosyetik skandal makinesi motorsikletleri kendisi kullanmayacak, takımın yönetimine de karışmayacak.Tüm bu işler By Queroseno Racing takımı tarafından halledilecek. Yapılan anlaşmaya göre Paris Hilton sadece takımın yarışlarında izleyici olarak bulunacak, takımına destek verecek. Takımın çok aktif olacağını sanmıyorum, ama Paris Hilton MotoGP'ye renk getirecektir. Hemen uyarayım, lütfen bunu okuduktan sonra "motor" esprisi yapmayın. Olabilecek tüm ihtimalleri ben zaten aklımdan geçirdim.

Olmaz demeyin, bu da oldu: Tam otomatik, akıllı, çok fonksiyonlu klozet


Yukarıda farklı fonksiyonlarının resmedildiğini gördüğünüz klozet, günümüzün tuvalet teknolojisinin geldiği son noktayı temsil ediyor sayın okurlar. INAX firmasının tasarladığı bu akıllı klozetin ismi Reggio Smart Toilet. Reggio'nun fonksiyon listesi normal bir tuvaletle kıyaslandığında oldukça uzun. Kapağı otomatik olarak kalkıyor, elle temas gerektirmiyor. Oturulan kısım ısıtmalı, kimsenin hassas yerleri üşümüyor. Oturulduktan sonra istenilen müziği çalabiliyor, tuvaletteyken kimse sıkılmıyor. Kullanım sonrasında sifonu kendisi çekiyor, daha sonra da parfüm sıkıyor. Tüm bu işlemler bittiğinde de Reggio'nun kapağı kendiliğindne kapanıyor. Daha ne olsun? Ülkemize asla gelmeyecek olan bu ürünü çalışma anında görmek (ve denemek) hoş olurdu. Bizim tuvaletlerimiz bize kafi, yeter ki temiz olsun, ama ısıtma olayı hoşuma gitti doğrusu.

15 Aralık 2010 Çarşamba

Artık iPad'in de USB girişi var - 3-in-1 Camera Connection Kit

Apple'ın tablet piyasasını canlandıran cihazı iPad kimileri tarafından çok beğenildi, kimileri tarafından da ağır şekilde eleştirildi. Eleştirenlerin en sık yakındıkları eksikliklerden biri de USB girişinin ve hafıza kartı yuvasının olmamasıydı. Apple bu eksiklikleri gidermek için ayrı ayrı cihazlar üretip satışa sundu, ama tüm Apple ürünlerinde olduğu gibi bu eklentiler de olması gerekenden daha pahalıydı ve iki ayrı ürün almak tüketicilerin hoşuna gitmiyordu. İsmi bilinmeyen bir Çin firması bu soruna bir çözüm bulmuş gibi görünüyor. Yukarıdaki resimde de gördüğünüz cihaz bir USB girişiyle iki hafıza kartı yuvasını Apple iPad'e bağlanabilir şekilde sunuyor. Cihazın rengine uyumlu olsun diye siyah ve beyaz versiyonları bulunan bu ürünün ismi 3-in-1 iPad Camera Connection Kit. Bu cihaz sayesinde fotoğraf makineleri doğrudan iPad'e bağlanabiliyor, veya makinenin hafıza kartının içindeki fotoğraflar SD (veya Micro SD) kart yuvası sayesinde iPad'e aktarılabiliyor. Fiyat ise gayet makul seviyede. Ön siparişleri alınmaya başlanan bu iPad aksesuarı 25$ karşılığında edinilebilir. Çok estetik olmasa da fotoğraf çekip bunları tabletinde görmek (ve işlemek) isteyenler için pratik olduğu kesin.

iPhone pili gibi gözüken iPhone pili

Maalesef iPhone hala kendini diğer telefonlardan yeterince ayırabilmiş değil. Diğer "basit" telefonlarda bulunan bazı özellikler hala iPhona'da da mevcut. Pil göstergesi de bunlardan biri. Her telefonda olduğu gibi iPhone'da da ekranın köşesindeki bir gösterge cihazın pil durumunu gösteriyor. Essential TPE isimli firma işte bu pil göstergesinden esinlenerek ilginç bir ürün tasarlamış. Ürünün ismi "Icon". Yanda resmini gördüğünüz ürün iPhone pil göstergesine benzeyen bir harici pil. Icon ucundaki bağlantı noktası sayesinde iPhone'un alt tarafına bağlanıyor, cihazın pil ömrünü arttırıyor. Firmanın verdiği bilgilere göre Icon tam dolu haldeyken iPhone'un konuşma süresini 3 saat, müzik dinleme süresini de 18 saat arttırabiliyormuş. Bu ürünün bir güzel özelliği de üzerindeki kaplaması. Elektrikle parlayan filmden oluşan bu kaplama sayesinde Icon şarj durumunu resimdeki gibi gösterebiliyor. Pek bana göre olmasa da güzel bir tasarım olduğunu kabul etmek lazım. Pratik değil, ama akıllıca. Icon şimdilik sadece iPhone 3G ve 3GS destekliyor. ABD'de satışa çıkarılan ürünün fiyatı 50$ seviyesinde. Biraz pahalı, ama ne de olsa iPhone sahipleri pahalı oyuncakları seven insanlar...

14 Aralık 2010 Salı

Japon'lar nasıl çarpım yapıyor?

Matematiğin en temel dört işleminden biridir çarpım. İlkokulun ilk senesinde öğreniriz çarpım yapmayı. Hatta, keraat cetvelini ezberleriz bu işlemi çözmek için. Japon'lar ise hep olduğu gibi bu sefer de bizleri şaşırtıyorlar ve bildiğimiz çarpım işlemini farklı bir yöntemle yapıyorlar. Kağıdın üzerine çizgiler çizip kesişme noktalarını sayarak her büyüklükteki çarpım işlemini kolayca yapabilen Japon ulusunun bu yöntemi bugüne kadar neden sakladığı ise belirsizliğini koruyor. Bana bu ilginç videoyu yollayan Sirke'ye teşekkür ederim. Videoyu göremiyorsanız şuraya tıklayabilirsiniz.

Caterham geleneği bozuyor, Seven'ın dışında farklı bir model üretecek

İngiltere kökenli spor araba üreticisi Caterham replikasyon işinden sıkılmış olacak ki, farklı bir model üreteceğini duyurdu. Konuyla ilgili olanlar zaten bilirler, Caterham senelerdir yukarıdaki resimde görülen Caterham Seven modelini üretiyordu. Bu model de zaten özgün değildi, Lotus'un efsanevi Seven modelinin modernize edilmiş bir kopyasıydı. Caterham firması geçtiğimiz günlerde yaptığı bir basın duyurusu ile tamamen yeni bir modelin üretimine başlayacağını duyurdu. Henüz hiçbir somut bilgi verilmese de öğrenilenlere göre bu model Seven ile birlikte üretilecekmiş ve markanın alışılmış hafif, minimalist ama performanslı çizgisine sadık kalacakmış. Caterham tarafından geliştirilip üretilecek olan bir motorla güçlendirilen yeni model 13 Ocak 2011'de İngiltere'nin Birmingham şehrinde düzenlenecek olan uluslararası otomobil fuarında sergilenecek. Bakalım, yeni model Seven kadar hoş görünecek mi göze... Hele bir de tutarsa, en azından 20 sene aynı arabayı üretir Caterham. Statükoculuğun bu kadarı da iyi değil, ama Caterham'in tarzı bu, elden birşey gelmiyor.

Ayı Yogi filmi için alternatif bitiş

Bilgisayar grafikeri Edmund Earle ve ekibi çocukluğumuzdan tanıdığımız Ayı Yogi'nin yakında sinemalarda gösterilecek olan filmi için bir alternatif son hazırlamışlar. Aslında bu bitiş te biryerlerden "araklama" olmuş, çünkü neredeyse "Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford" filminin öldürme sahnesiyle aynı... Nereden akıllarına gelmiş bilmiyorum, ama bücür ayı Bobo'nun Yogi'yi tüfekle vurması çok ilginç olmuş. Görüntülerin neredeyse filmin kendisi kadar kaliteli olması da ayrı bir güzellik. Aşağıdaki videoyu izleyemeyenler şuraya tıklayabilirler.

13 Aralık 2010 Pazartesi

Nissan Quest'in navigasyon sistemi "gerçekten" çok kapsamlı

Tek hacimli (monospace) arabalar bizde pek tutulmasa da özellikle Kuzey Amerika'da aileler tarafından sıklıkla tercih ediliyorlar. Ülkemizde fazla satılmadığı için pek ithal edilmeyen bu arabalardan biri de Nissan Quest. Daha çok kalabalık aileler için tasarlanan Nissan Quest'in 2011 modelinin ailelere pek uygun olmayan hoş bir özelliği var. Arabanın dahili navigasyon sistemi "ilgi çekici nokta" listesinde yetişkinlere özel eğlence seçeneğine de sahip. Böylece çocuklarını gidecekleri yere bırakan aile babaları striptiz kulübüne gidip stres atabilirler. Bunu ben demiyorum, Nissan diyor. Yoksa neden böyle "ailevi" bir arabaya bu özelliği eklesin ki? Şaka bir yana, Nissan'ın yeni navigasyon sistemi sadece benzinci, restoran gibi klasik ilgi çekici noktaları değil, sadece bazı kişilerin ilgileneceği "niş" eğlence noktalarını da listeliyor. Bu sistem ilk olarak aile arabası Quest'te kullanılınca da haliyle göze batıyor. Bizim memleketimizde satılan navigasyon cihazlarında böyle bir özellik olsa çok tutulacağına eminim, özellikle iş için başka şehirlere giden iş adamlarının çoğu birer tane alırlardı.

Tamron yeni piezo motorlu 18-270mm lensini duyurdu

Profesyonel fotoğrafçılar zoom lensleri pek sevmezler, "prime lens" denilen yakınlaştırmasız lensleri tercih ederler. Daha doğrusu, böyle söylerler, ama gerçek hayatta yakınlaştırmalı lens kullanırlar. Kullanmak zorundadırlar, çünkü her uzunlukta çeşit çeşit lensi çantada taşımak çok zahmetlidir. İşte bu yüzden lens üreticileri geniş bir aralığı kapsayan lensler üretirler. Böylece makinenin üzerindeki tek lensle fotoğrafçı neredeyse tüm ihtiyaçlarını giderir. Tabii ki zoom lensler yukarıda bahsettiğim prime lensler kadar keskin değildir, ama pratiklikleri sayesinde çoğu fotoğrafçının çantasında bulunurlar. İşte bu haberin konusu olan lens te bahsettiğim yüksek yakınlaştırma oranlı lenslerden. Tamron'un henüz duyurduğu 18-270mm F/3.5-6.3 Di II VC PZD (çok uzunmuş ismi) tam 15 kat yakınlaştırma oranına sahip. 270mm'lik uzun tarafı tele lenslerin evde kalmasını sağlayacak kadar uzağı görebiliyor. 18mm'lik geniş açısı ise balık gözü lenslerle kapışamasa bile çoğu kişiye yetecek kadar geniş. Konuyla ilgili olanlar bu lensi daha önce gördüğünü iddia edebilir. Tamron'un benzer değerlere sahip lensleri daha önce de vardı. Bu lensin özelliği ise piezo teknolojili motoru. Bu motor sayesinde otomatik odaklama çok daha sessiz ve hızlı gerçekleşiyor. Ayrıca, bu lenste boyutların ufalması ve ağırlığın düşmesi için bazı yenilikler yapılmış. Lensin eleman sayısı düşürülmüş, böylece mekanizma basitleşmiş. Titreşim önleme sistemi de elden geçirilerek geliştirilmiş. Fiyatı henüz belli değil, ama bu lensin önce Canon ve Nikon uyumlu versiyonları satışa çıkarılacak. Daha sonra da Sony uyumlu versiyonu gelecek. Umarım resmin köşelerinde keskinliğin düşmesi sorununu bir şekilde halletmişlerdir.

Klasik otomobilleri sevenler için özel mataralar

Üstte gördükleriniz klasik arabaların yedek parçaları değil. Gerçi kabul etmek lazım, çok benziyorlar. Nicholas Brawer isimli bir metal ustası klasik araba meraklıları için bu mataraları tasarlamış. Tabii ki araba kullanırken alkol almamak lazım, ama arabanın dışında böyle bir matarayla boğaz kuruluğunu gidermek çok havalı olacaktır. Sırasıyla Rolls Royce, Bugatti, Mercedes-Benz, Jaguar ve Bentley markalı arabaların klasik ön ızgaraları şeklindeki bu mataralar krom ve camdan yapılmış. Tek tek satılmıyorlar, bu beş matarayı birden satınalmak gerekiyor. Fiyatı belli değil, ama ucuz olmadıkları kesin. Yine de havalı, hem de çok havalı...

Formula 1'de motorlar küçülüyor

Yakıt tüketiminin düşürülmesi amacıyla motor sporlarında da tasarrufa gidiliyor sayın okurlar. FIA'nın yaptığı açıklamaya göre bundan sonra Formula 1 yarışlarında kullanılan motorlar küçülecek. Eskisi gibi kocaman V8 motorlar kullanılmayacak, onların yerini 4 silindirli, 1.6L hacminde turboşarjlı motorlar alacak. Üstelik, motorların maksimum devir sınırı da aşağı çekilecek. Önümüzdeki sezondan itibaren Formula 1 araçlarının motorları 18,000 yerine 12,000 devirle sınırlanacak. Normal arabalara göre bu bile çok yüksek, ama konu Formula 1 olunca performans için yüksek devirlerden kaçınılmıyor. Bu önlemler sayesinde yarışlarda tüketilen benzinin miktarı %35 oranında azalacakmış. Yeni motorların gücü ise neredeyse eskileriyle aynı olacakmış, motor hafiflediği için de arabalar yine eskisi gibi hızlı gidecekmiş. Bir kısıtlama da kullanılan motor sayısına geliyor, bu sezon bir takımın sezon boyunca kullanabileceği motor sayısı 8 ile sınırlıydı. 2013 sezonunda bu sayı 5'e çekilecek, daha sonra da 4'e düşecek. Bu da motorları geliştiren firmaları daha dayanıklı motorlar yapmaya zorlayacak. Bu kısıtlamalar aslında yarışı zorlaştırmak için değil. Zaten Formula 1 süresince tüketilen yakıtın %35 oranında düşmesi de dünya çapındaki yakıt tüketiminde pek bir farklılık yaratmaz. Burada amaç geliştirici durumundaki firmaların küçük, verimli ve dayanıklı motorlara yoğunlaşmalarını sağlamak. Formula 1 ve diğer motor sporları için geliştirilen teknolojiler daha sonra seri üretim araçlara adapte edilerek halkın kullanımına sunulabiliyor. Dakikada 12,000 devir yapmasa da Formula 1 teknolojisiyle üretilmiş turbolu motorlara sahip arabaları kullanmak zevkli olur doğrusu. Üstelik, yakıta da fazla para ödemeyiz... (Umarım)

12 Aralık 2010 Pazar

Nokia 5800 XM için V52 güncellemesi yayımlandı

Nokia'nın uzmanlar tarafından çok eleştirilse de kullanıcılar tarafından sevilen dokunmatik telefonu 5800 Xpress Music için yeni bir yazılım güncellemesi yayımlandı. Aslında, "yayımlanmış" demek daha doğru olur, çünkü çıkalı neredeyse 1 ay olmuş. Ben haberi atlamışım, bu yüzden güncelliğini kaybetmiş. Yine de birkaç şey yazıp henüz yüklememiş olanları bilgilendirmek istiyorum. Bu güncellemenin ilginç olan bir yanı var: 5800 XM'in çıkışının üzerinden iki sene geçmesine rağmen hala Nokia tarafından yazılım güncellemeleriyle desteklenmesi. Tabii ki bu güncelleme ürüne tamamen yeni yetenekler kazandırmıyor, ama karşılaşılan pek çok sorunu çözüp 5800 XM'i daha kullanılabilir bir cihaza dönüştürüyor. V52 güncellemesiyle gelen değişiklikleri şöyle sıralayabiliriz;

  • İşlemci kullanımı düşürülmüş, böylece genel performans arttırılmış.
  • Dokunmatik ekranın hassasiyeti iyileştirilmiş.
  • WiFi ve Ovi bağlantı hataları giderilmiş.
  • Otomatik ekran döndürmeyle ilgili sorunlar çözülmüş.
  • Harita yazılımı güncellenmiş.
  • Fotoğraf ve video çekim kalitesi arttırılmış.
Güncelleme 5800 XM kullanıcılarının çoğu derdine çare olacak gibi görünüyor. Dün yükledim, fazla kurcalayamadım, ama otomatik ekran döndürmenin artık eskisi gibi takılmadığını söyleyebilirim. Tabii ki kalabalık bir ekranı döndürürken hala zorlanıyor, ama eskisi gibi takılıp kalmıyor. Eğer siz de bu telefona sahipseniz yeni yazılımdan sonra farkettiğiniz değişiklikleri bu sayfaya yorum olarak yazabilirsiniz. Böylece herkes sizlerin deneyiminden faydalanır. Nokia 5800 XM V52 güncellemesini Nokia Software Updater ile veya telefonun cihaz yönetim ekranından (tuş takımından *#0000# kodunu girerek) yükleyebilirsiniz. Bu güncellemede kullanıcı verilerini koruyan UDP özelliği var, ama yine de her ihtimale karşı cihazı yedeklemenizi öneririm.

ABD ordusunun yeni oyuncağı: Railgun

Bilgisayar oyunlarını (özellikle aksiyon oyunlarını) seviyorsanız "Railgun" terimi size pek yabancı gelmeyecektir. Çok uzaklara mermi atan, birden fazla düşmanı delip geçen bu silah artık bilgisayar oyunlarının hayal dünyasına ait değil. ABD Deniz Kuvvetleri savaş gemilerinde kullanılması amacıyla gerçek bir railgun geliştiriyor. Bu silah şimdilik prototip halinde, boyutları çok büyük ve güç tüketimi çok fazla. Yine de ileride küçültülebilir ve gemilerin içine yerleştirilebilir. Bilmeyenler için de kısaca açıklayayım: railgun klasik füzelerin (ve diğer ateşli silahların) aksine patlayıcılara veya yanıcı maddelere ihtiyaç duymaz, manyetik güçle çalışır. Kısaca, çok güçlü elektro mıknatıslarla hızlandırılan bir cisim karşı tarafa doğru akıl almaz bir hızla (2.4 KM/saniye civarı) fırlatılıyor. Haliyle, önünde ne varsa delip geçiyor, hızlı olduğu için de kolay kolay engellenemiyor. Videosu nasıl ateşlendiğini gösteriyor, bir göz atmanızı öneririm. Videoyu aşağıda izleyemiyorsanız şuraya tıklayabilirsiniz.

10 Aralık 2010 Cuma

Antik Yunan takvimi Antikythera mekanizması - Ama Lego'dan yapılma

Bir grup Lego-sever bilim insanı bazılarına göre tarihin ilk bilgisayarı olan antik Yunan takvimini Lego parçaları kullanarak yeniden yapmış. Antik Yunan medeniyetlerinin kullandığı, yazıtlarda bahsedilen bu mekanik takvim kullanımından 2000 yıl sonra Yunanistan'ın Antikythera adasının yakınlarında bir batıkta ortaya çıkmış. Eski deyip geçmeyin, mekanizma oldukça komplike. Bu takvim dişlilerin farklı oranları sayesinde güneş tutulmalarının zamanını hesaplayabiliyor. Videosu oldukça ilginç, izlemenizi öneririm. Aşağıda birşey göremeyenler videoyu izlemek için şuraya tıklayabilir.

9 Aralık 2010 Perşembe

Bilim insanlarının şakası da bir başka oluyor

İnsanlar mesailerini laboratuarda ilginç malzemeler arasında geçirince espri anlayışları da değişiyor tabii... Aşağıdaki videoda bir grup bilim insanı (bilim adamı deyince bayanlar kızıyormuş) bir arkadaşlarına hain ve sinsice hazırlanmış bir planla şaka yapıyorlar. Şaka kısmını anladım da, şakaya maruz kalan kişinin o uçuştan sonra nasıl ayağa kalkıp güldüğünü anlayamadım. Dayanıklı çocukmuş doğrusu... Bu videoyu bana yolladığı için Sirke'ye teşekkür ederim. Aşağıda birşey göremeyenler videoyu izlemek için şuraya tıklayabilir.

Quadcopter durmak bilmiyor, şimdi de top sektiriyor

Bir quadcopter (dört pervaneli helikopter) haberi okumadan gün geçmiyor. Araştırmacılar bu yetenekli ufaklığa her tür ilginç numarayı yaptırıyorlar. Geçtiğimiz günlerde Kinect'e bağlayıp kendi önünü görmesini sağlamışlardı. Şimdi ise daha heyecanlı (ve lüzumsuz) bir işlev kazandırmışlar: top sektirmek. Hemen heyecanlanmayın, futbol topundan bahsetmiyorum. Henüz o kadar güçlü değil bu dört pervaneli helikopterler. Çevik ve hızlı quadcopter pinpon topunu şaşırtıcı güzellikte sektirebiliyor, neredeyse kişinin kendi elinde raketle yaptığı gibi beceriyle hallediyor bu işi. Tabi maharet sadece helikopterde değil, onu kumanda eden kişide, ama uzaktan kumandalı helikopterlerle bazı kötü biten deneyimler yaşamış bir kişi olarak bu helikopterin normalden çok daha stabil, kontrollü ve hızlı olduğunu söyleyebilirim. Videosu kısa ve güzel, eğer aşağıda göremiyorsanız şuraya tıklayarak izleyebilirsiniz.

İngiltere'nin ilginç "güvenli seks" kampanyası

Şu ingilizler çok garip insanlar... İngiltere'de gençlerin erken yaşta hamilelik yaşamasını engelleme amaçlı bir kurumun Leicester şubesi bu amaç için bir Youtube kampanyası başlatmış. Youtube kampanyaları da yeni moda oldu sanırım, ona daha sonra değiniriz. Bahsi geçen kampanya için hazırlanan video gençlerin bilgisayar oyunlarına olan ilgisinden faydalanarak konuyu basit ve eğlenceli şekilde anlatıyor. Super Mario, Mega Man ve Sonic gibi oyunlardan esinlenilmiş. Yalnız, biraz fazla doğrudan anlatıyor sanki... Neredeyse olanı biteni de gösterecekler, ramak kalmış. Kampanyada gençlerin "yaramazlık" yapmalarının teşvik edilmesi, sadece bunu yaparken korunmalarının tavsiye edilmesi ise daha bir ilginç. İzleyin, kendiniz görün. Videoyu aşağıda göremiyorsanız izlemek için şuraya tıklayabilirsiniz.

8 Aralık 2010 Çarşamba

Gerçek ile sanalı buluşturan etajer: Tableau

Evet, yanlış okumadınız. Başlıkta etajer yazdım. John Kestner isimli sanatçının eseri olan bu ilginç cihaz dışarıdan bakınca sıradan bir mobilya gibi görünüyor. Onu sıradanlıktan çıkaran ise sosyal ağ bağlantılı bir etajer oluşu. Tableau'nün çekmecesine yerleştirilen herhangi bir resim veya yazı otomatik olarak taranıp kullanıcının Twitter hesabına aktarılıyor. Benzer şekilde, Twitter hesabına gelen mesaj ve fotoğraflar da kağıda basılarak kullanıcının okuması için çekmecede bekletiliyor. Kağıt israfı olmasın diye normal baskı yöntemleri yerine Zink isimli mürekkepsiz kağıt teknolojisi kullanılmış. Çekmecenin kulbu LED ile ışıklandırılmış, gelen mesaj durumuna göre farklı renklerde yanıyor. Tableau benzer yöntemle kişinin e-posta adresini de takip edebiliyor. Bu ilginç cihazın bir güzel özelliği de üretiminde hurdaya çıkmış elektronik ürünlerin parçalarının kullanılmış olması. Böylece Tableau çevreye olabildiğince az zarar vermiş oluyor. Hala geliştirme sürecinde olan Tableau önümüzdeki yıl seri üretime hazır olacak. Oldukça açıklayıcı olan tanıtım videosu aşağıda, izleyemeyenler şuraya tıklayabilir.

Oyundan oyuna ziyaret - Yeni Mortal Kombat'ta Kratos ta olacak

PlayStation konsollarının en sevilen oyunlarından God of War serisini duymuşsunuzdur. God of War serisini duymuşsanız serinin agresif başrol oyuncusu Kratos'u da duymuşsunuzdur. Oyunda her yakaladığını kesip biçen, tüm karakterleri parçalayıp geçen Kratos sonunda denkleriyle karşılaşacak sanırım. Mortal Kombat serisinin 2011'in Mart ayında çıkması beklenen yeni oyununda Kratos ta oynanabilir bir karakter olarak yer alacak. Üstelik, Kratos'un kendi özel dövüş stili, bitirme hareketleri ve God of War temalı dövüş alanı olacak. Mortal Kombat'ın hikayesiyle pek uyuşmadığı için Kratos hikaye modunda seçilemeyecek. Eğer Mortal Kombat oynadıysanız bilirsiniz, MK serisi normal dövüş oyunlarının ötesindedir. Mortal Kombat'ta kan, irin ve yer tür vahşet vardır. Tam da Kratos'un sevdiği şeyler, değil mi? Bakalım kendi oyunu God of War'da ortalığı kan gölüne çeviren Kratos kendisi kadar gaddar rakiplerle dolu Mortal Kombat arenasında ne yapacak...

Zemini akvaryuma çeviren sihirli halı

ClarkeHopkinsClarke isimli tasarım firmasının ürünü olan bu halı ilk bakışta sıradan gelebilir. Hatta, üzerindeki desenler çoğu kişiye saçma görünebilir. Bu halının güzelliği özel sehpa ile birleştiğinde ortaya çıkıyor. Cam yüzeyinin altında halıyla uyumlu aralıklara sahip tahta ayraçlar bulunduran bu sehpa sayesinde bakan kişi hareket ettikçe halının üzerindeki balıklar da hareket ediyor. Moire etkisi kullanan bir animasyon yani, çok komplike olmasa da güzel düşünülmüş. Halının ismi Carp-pet. Bize ilk başta garip gelebilir bu isim. "Carp" bizim bildiğimiz (ve herşeye atlayan) sazan balığının İngilizce ismi. "Carpet" ise çoğumuzun bildiği üzere halı demek. Halı ve üzerindeki balıklar birleşince bu isim çıkmış ortaya. Videosu aşağıda, illüzyonu görmek için izlemenizi öneririm.

Bilgisayar oyunlarının hileleri gerçek hayatta da olsa...

Corridor Digital isimli stüdyonun hazırladığı bu kısa video FPS oyunlarının hemen hepsinde bulunan hilelerin gerçek hayata aktarılması sonucunda neler olabileceğini anlatıyor. Vurulduğunda hediye paketlerine dönüşen insanlar, koca kafalar, hayalet modu gibi oyunlarda karşılaştığımız sahneler gerçek aktörler tarafından canlandırılmış. Güzel olmuş, ben beğendim. Videoyu aşağıda göremiyorsanız şuraya tıklayabilirsiniz.

7 Aralık 2010 Salı

Teknolojisini piyade tüfeklerinden alan DSLR taşıma kayışı - Luma Loop

Eğer hala fotoğraf makinenizin yanında gelen (ve üzerinde makinenin markası yazan) taşıma kayışını kullanıyorsanız profesyonel fotoğrafçılar sizi çok "sıkıcı" bulabilir. Profesyoneller bu iş için özel üretilmiş, daha pratik ve rahat kayışları kullanıyorlar. Bu özel kayışlardan biri de Luma Loop. Aslında kayışın kendisinin öyle çok farklı bir yeteneği yok. Bu üründe farklılık yaratan şey kayışın ucundaki bağlantı noktası. ABD ordusunda piyade tüfeklerinin kayışlarında kullanılan sistemin aynısı Luma Loop'ta kullanılmış. Bu sistem sayesinde fotoğraf makinesi kolayca kayıştan ayrılabiliyor, veya kayışa takılabiliyor. Bir taşıma kayışı mutlaka gerekli, ama klasik kayışların çekim sırasında aşağı sarkması, bazen de (özellikle yan çekimlerde) lensin veya flaşın önünü kapaması sıkıntı yaratabiliyor. Luma Loop sayesinde makine kullanılacağı zaman tek hareketle kayıştan ayrılıyor, böylece çekim yapmak kolaylaşıyor. Luma Loop'un bir de Looplt isminde küçük kardeşi var. Büyük versiyon kadar fazla yük taşıyamayan Looplt kompakt makineler için tasarlanmış. Loop'un fiyatı, 70$, Looplt'nin fiyatı 35$. Amatörler için pahalı gelebilir, ama hızlı sökme - takma özelliği sayesinde Luma Loop profesyonellerin ilgisini çekecektir.

Avast'ı tek lisansla 774,651 kişi kullandı

Avast! antivirüs yazılımı ücretsiz olduğu için pek çok kişi tarafından tercih ediliyor. Neredeyse ücretli antivirüsler kadar iyi virüs tanıma performansı veren Avast!'ın bir de ücretli "Pro" versiyonu (buralarda pek tanınmasa da) var. Bu ücretli sürüm haliyle ücretsiz sürümden daha fazla özellik içeriyor. Avast Software firması Arizona'daki bir firmaya sattığı lisans kodunun korsan olarak kullanıldığını farketmiş. Firmalar böyle durumlarda lisans kodunu iptal ederler, ama Avast Software farklı bir yol izlemeyi seçmiş ve bekleyip kaç kişinin bu korsan lisansı kullandığını tespit etmiş. Sonuç beklentilerin de üzerinde çıkmış. Bahsi geçen korsan lisans bir buçuk yıl sonunda 200'ün üzerinde ülkeye yayılmış ve tam 774,651 farklı bilgisayarda kullanılmış. Hatta, Vatikan'da bile iki bilgisayar bu korsan kod ile Avast! Pro kullanmış. Tabii ki bazı yazılımlar korsan lisansla kullanım konusunda daha popüler, ama tek bir lisansla bu kadar çok kişinin Avast!'ı kullanması oldukça ilginç. Klasik yasaklama yöntemi yerine böyle yaratıcı bir prosedür izleyerek korsan yazılım sektörünün ulaştığı noktayı ortaya koyan Avast Software'i tebrik ediyorum.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Sinek gözünden ilham alan üç boyutlu kamera

İsviçre'deki EPFL laboratuarlarında geliştirilen (ve ters duran bir makarna süzgecine benzeyen) bu ilginç şey aslında üç boyurlu bir kamera. Aslında, pek çok kameradan oluşan bir görüntüleme cihazı demek daha doğru olur. Bu garip cihazın üzerindeki her delikte bir adet kamera var. Bu kameraların çektiği görüntüler bir bilgisayarda birleştiriliyor ve ortaya üç boyutlu, panoramik bir görüntü çıkıyor. Neredeyse her yönü görebildiği için bulunduğu ortamda izleyiciler hiçbirşeyi kaçırmamış oluyor. Bu cihazı geliştirenler eklem bacaklı canlıların gözlerinden ilham almışlar. Sinekler, arılar ve böcekler benzer şekilde dizilmiş pek çok göze sahiptirler ve bu şekilde her yönü görebilirler. Sineklerin beynindekine benzer bir algoritma geliştiren EPFL laboratuarının bilim insanları şu anda kullanılan üç boyutlu kameralardan çok daha gerçekçi bir üçüncü boyut hissi veren görüntüler kaydetmeyi başarmışlar. Araştırmacılar bu cihazın gözetlemede, sinema filmlerinin çekiminde ve video oyunlarının hazırlanması gibi bazı diğer alanlarda kullanılabileceğini söylüyorlar. Henüz ticari bir ürün olmasa da ileride üç boyutlu filmlerin çekiminde kullanılan teknoloji bu olabilir. Kim bilir, belki de Avatar 2'yi bu kamerayla çekerler... Ürünün tanıtım videosu aşağıda. Araştırmacının aksanı biraz bozuk, anlaşılması zor oluyor, ama görüntüler yeterince açıklayıcı.

Yeni Mercedes SLK görüntülendi

Geçtiğimiz aylarda Mercedes-Benz'in kompakt roadster modeli SLK'nın "sihirli tavan" teknolojisinin denemeleri sırasında (kamuflajlı da olsa) görüntülendiğini yazmıştım. İşte o zaman kamuflajlarla gizlenmiş olan arabanın baş rolünü oynadığı yaklaşık 10 dakikalık bir video yanlışlıkla internete sızdı. Böylece Mercedes-Benz'in küçük yıldızı basına duyurulmadan önce görüntülenmiş oldu. Yeni SLK markanın daha üst sınıftaki modellerinden gelen pek çok teknolojik yenilik içeriyor. Tek dokunuşla kararan sihirli tavan, arabanın üstü açıkken kişilerin boyunlarını ve yüzlerini koruyan hava şalı (air scarf) ve virajların içini aydınlatan adaptif farlar bunların sadece birkaçı. Videoda araba daha detaylı şekilde anlatılıyor. Eğer Mercedes-Benz otomobillerini veya spor arabaları (tercihen ikisini birden) seviyorsanız aşağıdaki videoya bir göz atmanızı öneririm. Videoyu göremiyorsanız şuraya tıklayabilirsiniz.

Opel Antara yenilendi

Ülkemizde de sevilen Alman otomobil üreticisi Opel'in kompakt arazi aracı Antara küçük bir makyaj operasyonu geçirdi. Gerçi görünümde çok büyük farklar yok, ama Antara'nın motoru ve yürüyen aksamı modern rakipleriyle başa çıkabilmesi için güncellenmiş. Opel Antara Güney Kore'de Chevrolet Captiva ile birlikte üretiliyor, dolayısıyla bu iki model kardeş sayılıyor. Makyajlanmış Chevrolet Captiva geçtiğimiz günlerde ülkemizde satışa sunulmuştu, bu yüzden Antara'nın da güncellenmesi bekleniyordu. Bu güncellemeyle birlikte Opel Antara'nın dizel motoru güçlenmiş. Araçta kullanılan 2.2 litre hacmindeki dizel motorun 163 ve 184 beygir gücünde iki farklı versiyonu var. Tahminimce motor blokları aynıdır, ama turbolar ve hava filtreleri büyütülerek arada güç farkı yaratılmıştır. Ülkemize hangi versiyonun geleceği henüz bilinmiyor. Bu motorlar 6 ileri otomatik ve manuel şanzımanlarla birlikte satılacak. Düz şanzımanlı versiyonun ülkemizde satılacağını sanmıyorum. Bu tip araçlar Türkiye'de otomatik şanzımanla satılıyor genelde. Opel Antara'nın bir de 2.4 litre hacminde benzinli motora sahip versiyonu var. Bu motor 163 HP ile Antara motor ailesinin en zayıfı. Benzinli versiyonun da Türkiye'de satılacağını sanmıyorum, fiyat listelerine girse bile stoklarda bulunmayacaktır. Dizelden nefret eden, özellikle benzinli motora sahip bir Antara isteyenler bu modeli özel siparişle getirtebilirler. Bahsettiğim tüm motorlar ve şanzımanlar dört tekerlekten çekiş sistemi ile sunulacak. Önden çekişli versiyonlar da mevcut, ama ülkemizde pek tutulmayacaktır. Fiyatlar konusunda herhangi bir bilgi yok. Bakalım Opel Antara çoğu Uzak Doğu'lu olan rakipleriyle gireceği zorlu rekabetten başarıyla çıkabilecek mi...

Gran Turismo 5'in karting modu Mario Kart 64'e karşı

Gran Turismo 5 senelerce süren bekleyişin ardından nihayet çıktı. Oyun harika, herşeyiyle güzel. Öyle ki, daha çıkmadan çoğu kişinin favorisi olmuştu, çıktıktan sonra da umutları boşa çıkarmadı. Şu anda konsol ve oyun sitelerinde en çok konuşulan konu Gran Turismo 5. Sevenleri oyunun gerçekçiliği konusunda öyle iddialı ki Gran Turismo 5'in görüntülerini gerçek yarış görüntüleriyle karşılaştıran videolar yayınlıyorlar. Oynadıysanız farketmişsinizdir, Gran Turismo 5'in bir de karting modu var. Bu modda tahmin edileceği üzere normal arabalar yerine karting arabalarıyla yarışılıyor. Farklı birşey denemek isteyen G4TV sitesi editörleri Gran Turismo 5'in karting modunu aynı türün sevilen klasiği olan Mario Kart 64 ile karşılaştırmışlar. Aşağıdaki videoda iki oyun da yan yana gösteriliyor. Sizce hangisi daha eğlenceli? Sonucu ilan etmeden önce videoyu izlemenizi öneririm. Mario Kart 64 grafiklerinin ciddi oranda daha kötü olmasına ve çocuksu temasına rağmen Gran Turismo 5'ten çok daha eğlenceli bir oyun deneyimi sunuyor. Evet, fizik motoru diye birşey yok, grafikler kötü, gerçekçilik yok, ama eğlence var. İzleyin, kendiniz görün. Eğer izleyemiyorsanız da şuraya tıklayıp videonun ana sayfasına gidebilirsiniz.



5 Aralık 2010 Pazar

Nvidia çoklu çekirdek mimarisini kullanan mobil işlemcileri öne çıkarıyor

Grafik işlemcilerinden tanıdığımız Nvidia geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir PDF belgesinde birden çok çekirdeğe sahip mobil işlemcilerin tek çekirdekli rakiplerine göre her alanda daha üstün olduğunu belirtmiş. Henüz Nvidia Tegra işlemcisi kullanan dişe dokunur bir cihaz göremedik, ama Nvidia Tegra işlemcilerini mobil cihazlarda kullandırtmakta ısrarcı. Teknoloji fuarlarında küçük firmalar Tegra kullanan telefon ve tabletlerini sergiliyorlar, ama henüz büyük firmalar bu işlemcilere sahip bir cihaz tanıtmadılar. Belki Nvidia'nın yeni işlemcisinin test sonuçları bu büyük üreticileri Tegra ile ilgilenme konusunda ikna edebilir.

Yapılan bazı testlerin sonuçlarına göre çift çekirdekli Nvidia Tegra 2 kullanan bir cihaz ARM tabanlı klasik işlemcileri kullanan rakip telefonlardan (Motorola DroidX, Samsung Galax S, Google Nexus One) 2.5 kat daha hızlı. Üstelik, aynı işlemcinin çekirdeklerinden biri kapatıldığında bile eski işlemcilerle arada %45 performans farkı oluşuyor. Bu da Nvidia Tegra 2 işlemcisinin yapısından kaynaklanan bir fark. Hatta, bazı testlerde Tegra 2 işlemcisi çift çekirdekle çalışırken tek çekirdekli halinden iki kattan fazka hızlı olduğu gözlenmiş. Tabi bu testler sentetik olduğu için gerçek yaşamdaki kullanım deneyiminde fark bu kadar bariz olmayacaktır. Yine de ikinci çekirdeğin gerçek kullanım deneyiminde %50 civarı bir getirisi olacaktır. Nvidia'ya göre bundan sonra performans değerlendirmeleri mobil oyunlar üzerinden yapılacak. Oyun motorlarının çoklu çekirdeğe destek vermesi sayesinde Tegra 2'nin işlem gücünden gerçek anlamda faydalanmak mümkün olacak.

İşlem gücünün böyle büyük oranlarda artması ve birden fazla çekirdek kullanılması çoğu kişinin aklına güç tüketimini getirir. Nvidia yeni işlemcilerinin enerji verimliliği konusunda da rakiplerinden üstün olduğunu söylüyor. Çift çekirdekli bir işlemci tek çekirdekli rakibine göre daha fazla transistör içerse de daha düşük voltajla daha yüksek performans verebiliyor. Üstelik, kullanılmayan çekirdeğin geçici olarak kapatılabilmesi sonucunda enerji verimliliği daha fazla artıyor. Nvidia'nın iddialarına göre belirli kullanım şartlarında çift çekirdekli mobil işlemciler tek çekirdeklilere göre %40 daha verimli. Pil ömrünün önemli bir kıstas sayıldığı mobil cihazlarda işlemcinin verimliliği performansın bile önüne geçebiliyor.

Görünüşe göre Nvidia üzerine düşeni yapmış, gayet güzel bir mobil işlemci geliştirmiş. ARM Cortex 9 tabanlı Nvidia Tegra 2 hem performans hem de enerji verimliliği açısında rakiplerinin bir (hatta birkaç) adım önüne geçmiş gibi görünüyor. Şimdi top cihaz üreticilerinde. Eğer Samsung, Nokia, HTC ve Apple gibi büyük telefon üreticileri Tegra 2'yi yeni cihazlarında kullanmaya karar verirlerse biz de bu yüksek performanstan faydalanabileceğiz. Durum Nvidia'nın umduğu gibi olmaz ve üreticiler Tegra 2'yi görmezden gelirse de çoğumuz böyle bir teknolojiyi sadece fuarlardaki demolarda izleyebileceğiz, çünkü kimse sırf Tegra kullanıyor diye bilinmedik bir markanın telefonunu satın almaz. Tegra 2'nin piyasadaki başarısına göre üç çekirdekli Tegra 3 te yakında duyurulabilir. Nvidia çoklu çekirdek mimarisinin gücüne böyle inanmışken 3 veya 4 çekirdekli mobil işlemcileri beklemek yanlış olmaz.

Doğaya zararlı gazları emen moleküler sünger

"Moleküler sünger" çok kafiyeli bir isim oldu, değil mi? Avustralya'lı bilim insanları doğanın dengesine zarar veren ve sera etkisi yaratan zararlı gazları (başta karbondioksit) emebilen özel bir madde geliştirmişler. Sydney Üniversitesinde geliştirilen bu moleküler süngerin yapısı moleküler gözenekler içeren mikroskobik kristallerden oluşuyor. Sistemin işleyişi aslında oldukça basit. Moleküler sünger tıpkı bir mutfak süngerinin suyu çektiği gibi zararlı gazları çekip içinde muhafaza ediyor. Kullanılan maddenin özelliğinden dolayı yüzey alanı miktara göre çok geniş. Projenin başındaki araştırmacı olan Deanna D'Alessandra bir çay kaşığı büyüklüğündeki moleküler süngerin yüzey alanının bir futbol sahası kadar olduğunu söylüyor. Moleküler süngerin etkisi geriye de çevrilebiliyor, yani gözeneklerde hapsedilen karbondioksit molekülleri istendiğinde dışarı salınabiliyor. Böylece fabrikalarda üretim sırasında ortaya çıkan karbondioksit bu şekilde depolanarak gerektiğinde kullanılacağı yere (nerede kullanılacaksa artık) nakledilebilecek. Moleküler sünger çok yüksek sıcaklığa dayanabildiği için fabrika bacaları gibi sıcak ortamlarda rahatlıkla kullanılabiliyor. Deanna D'Alessandra bu teknolojinin henüz ticari kullanım için hazır olmadığını, ama araştırmaların devam etmesi durumunda ileride fabrika bacalarında moleküler süngerlerin kullanılabileceğini söylüyor. Bu haberi bana yollayan Oyunkolik'e teşekkür ederim.

Xtrac firması çift kavramalı performansı veren düşük maliyetli şanzoman geliştirdi

Çift kavramalı şanzımanlar bu aralar çok popüler. Otomatik vitesin konforunu düz vitesin performans ve verimliliğiyle buluşturan bu sistem neredeyse tüm otomobil üreticilerinin opsiyon listesine girmiş durumda. Çift kavramalı şanzımanlar sayesinde vites değişimleri hızlı ve sarsıntısız biçimde gerçekleşiyor, performans kaybı olmuyor, konfordan ödün verilmiyor. Bu şanzımanların kusurları da var tabi, çift kavramalı şanzımanların üretim ve onarım maliyetleri yüksek. Öyle ki, bir çift kavramalı şanzıman muadili olan tork konvertörlü otomatik şanzımana göre bile daha pahalı. Bilmeyenler için söyleyeyim, otomatik şanzımanlar (tork konvertörlü, yani klasik olanlar) düz şanzımana göre daha pahalı ve komplikedir. Bu yüzden de ucuz arabalarda pek tercih dilmezler.

Xtrac isimli bir firma yukarıda bahsettiğim dezavantajları ortadan kaldıracak yeni bir aktarma sistemi üzerinde çalışıyormuş. IGS (Instant Gearchange System - Anında Vites Değişimi Sistemi) ismiyle anılan bu sistemde dişliler kademeli olarak ana şafta bağlanıyormuş. Böylece hem vites değişimleri çift kavramalı şanzıman kadar hızlı gerçekleşiyormuş, hem de üretim maliyetler fazla yükselmiyormuş. Xtrac 2 senedir bu sistemin üzerinde çalışıyormuş ve bugüne kadar pak çok motor sporları takımı bu şanzımanı denemiş. Henüz pek çok detay gizli tutuluyor, ama öğrenilenlere göre IGS sistemi pek çok yarışı başarıyla tamamlamış. Bu sistemin seri üretim otomobillerde ne zaman kullanılacağı ise bilinmiyor. Benim gibi otomatik vites seven kişiler böyle bir gelişmeyi heyecanla bekleyecektir. Umarım fazla gecikmez de ucuz olduğu için hala kullanılan 4 vitesli hantal otomatik şanzımanlardan kurtuluruz...

Road Runner gerçek olursa...

Apache Pictures isimli amatör ekibin eseri olan bu güzel kısa film sizi çocukluk yıllarıza götürebilir. Warner Bros. firmasının unutulmaz çizgi filmi Road Runner & Coyote bu kısa filmde gerçek insanlar tarafından canlandırılmış. Aslında tek fark bu, mekanlar, olan biten, herşey çizgi film ile aynı. Yine Road Runner (yol kuşucu demek istemedim) kaçıyor, Coyote (kır kurdu demek istemedim) kovalıyor, yakalayamayınca da "ACME" firmasının ilginç cihazlarına başvuruyor. Bu eğlenceli videoyu aşağıda göremiyorsanız şuraya tıklayabilirsiniz.

3 Aralık 2010 Cuma

Uzaktan kumandalı uçakla New York semalarında gezinti

Aslında bu videoyla ilgili söylenecek çok fazla şey yok, çünkü başlık yeterince açıklayıcı. Daha önce de şehirlerin üzerinden uçakla veya helikopterle çekilmiş manzaralar izlemiş olabilirsiniz, ama bu seferki (ölçeği itibariyle) biraz farklı. Model uçaklara meraklı bir grup New York sakini uygun bir uzaktan kumandalı uçağa video kamera bağlamışlar ve New York semalarındaki gezintiyi kaydetmişler. Bence harika bir çalışma olmuş. Keşke hava daha açıkken yapsalardı bu denemeyi, daha güzel görüntüler elde edebilirlerdi. Aşağıda videoyu göremiyorsanız şuraya tıklayın. Bu haberi bana yollayan Sirke'ye teşekkürler.

2 Aralık 2010 Perşembe

Canon uyanıklıkta sınır tanımıyor, mod seçim kilidi için para istiyor


DSLR fotoğraf makinelerinin üzerinde bulunan mod seçim tekerleğini (dial demek istemiyorum) bilirsiniz. Bu seçim tekerleği sayesinde makinenin farklı modları (otomatik, program, diyafram önceliği, vs.) arasında kolayca geçiş yapılabiliyor. Görünen o ki bu geçiş fazla kolay oluyormuş, bu yüzden Canon bu tekerleği kilitlemeyi sağlayacak bir mekanizma geliştirmiş. Böylece çekim yaparken yanlışlıkla tekerleğin dönmesi ve farklı bir mod seçilmesi önlenecek. İşin uyanıklık kısmı da şu: Canon diğer firmaların ücretsiz sunduğu bu özellik için 100$ istiyor. Pentax K-7 ve Nikon D3S bu kilit mekanizmasına zaten sahip. Canon ise bu mekanizmayı EOS 5D Mark II ve EOS 7D modelleri için ücretli opsiyon olarak sunuyor. Eğer gelecekteki modellerinde bu özellik standart olacaksa bu uyanıklığı hoş görebiliriz, ama eğer Canon müşterilerden fazladan bir 100$ almak için böyle yapıyorsa çok tepki alacağı kesin. Üstelik bahsi geçen modeller Canon'un üst seviye modelleri. Böyle basit bir mekanizma bu modellerde zaten bulunmalı, eğer yoksa bu Canon'un kabahatidir. Demek ki neymiş? Uyanıklık sadece Türk esnafına özgü değilmiş...

İran Air binasının çatısında dev İsrail sembolü bulundu

İran'ın ulusal havayolları İran Air'in merkez binasının çatısında İsrail'in sembolü olan Davut Yıldızı keşfedildi. Bahsi geçen bina İsrailli mühendisler tarafından 1979'daki İslam devriminden önce inşa edilmiş. 1979 öncesinde (yani Şah döneminde) İran İsrail ile sıkı ilişkiler içerisindeymiş, hatta aralarında silah alışverişi bile oluyormuş. Bu binanın ihalesini de o dönemde İsrailli bir şirket almış ve yapmış. Google Earth kullanan bir İran vatandaşı binanın tepesindeki Davut Yıldızı'nı görünce durumu yetkililere bildirmiş. İranlı yetkililer haliyle bu durumdan pek memnun değilmiş, en yakın zamanda İsrail sembolünü bu binanın tepesinden kaldıracaklarmış. Binayı yapan İsrailli mühendisler neden böyle bir şey yapmış bilmiyorum, ama koskoca İran'da 30 küsür senedir kimsenin bunu farketmemiş olması çok ilginç. Hiç mi çatıya çıkmadılar, hiç mi uydu fotoğraflarına bakmadılar, hiç mi uçakla geçerken yeryüzünü izlemediler acaba? 31 senedir düşmanlık besledikleri ülkenin sembolü ulusal binalarından birinini çatısında duruyor, ama İran bunu farkedemiyor. Google Earth ve etrafa bakmayı seven meraklı kullanıcılar olmasa belki bir 31 sene daha farkedemeyecekler. Bence İranlı yetkililer İsrail'e kızmak yerine bunu farkedemeyenlere hesap sormalılar, çünkü komik duruma düşmelerinin asıl sebebi bu şaşkın kişiler.

ABD hava kuvvetleri 1760 adet PS3 ile süper bilgisayar yaptı

ABD ordusuna bağlı çalışan Hava Kuvvetleri Araştırma Laboratuarı (AFRL - Air Force Research Laboratory) kendi süper bilgisayarını oluşturmak için alışıldığı gibi sunucu işlemcilerini ve parçalarını kullanmak yerine popüler oyun konsolu PlayStation 3 kullanmış. 1760 adet eski tip (kalın tip te deniyor) PS3 birleştirilerek Condor Cluster isimli bu süper bilgisayarı oluşturmuşlar. Özellikle eski tip kalın PS3'ler seçilmiş, çünkü yeni tip (ince kasalı) PS3'lerde Linux desteği yok. Condor Cluster tam 500 TeraFLOP'luk işlem gücüne sahip. Bu güç 168 ayrı grafik işlemci (GPU) ve 84 yönlendirme sunucusuyla sağlanıyor. Üstelik, Condor Cluster sadece 2,000,000$'a malolmuş, bu rakam da muadil bir süper bilgisayarın %5-10'u civarındaymış. ABD hava kuvvetlerinin iddiasına göre bu süper bilgisayar benzer güçteki rakiplerinin sadece onda biri kadar güç tüketiyormuş. Keşke ülkemizde de böyle yaratıcı projeler hazırlansa. Titreyen robotlar yapmak güzel, ama az güç tüketen süper bilgisayarlar yapmak (hem de oyun konsolları kullanarak) daha da güzel.

1 Aralık 2010 Çarşamba

Dokunmatik masanın da ötesi: BendDesk

Media Computing Group isimli şirketin geliştirdiği bu ilginç cihaz dokunmatik çalışma ortamlarını bir adım ileriye götürecek gibi görünüyor. BendDesk isimli bu sistem ortadan 90 derece bükülmüş tek bir dokunmatik dev ekrandan oluşuyor. Yalnız, bu ekran bildiğimiz LCD dokunmatik ekranlardan değil. İki adet projektör ve üç adet kamera sayesinde çalışan farklı bir sistem bu. Bir zamanlar (LCD ve Plasma ekranlar yokken) popüler olan Projection TV'lerin sistemine benziyor biraz.  Üzerinde çalışılan objeler ister yatay yüzeye, ister dikey yüzeye kaydırılabiliyor. Hatta, istenirse iki bölüm arasındaki eğik kısım belgeleri bekletmek için kullanılabiliyor. Çoklu dokunma desteğine sahip olan BendDesk aynı anda 10 noktadan dokunmayı algılayabiliyor. Bu da 10 parmakla birden çalışılabileceği anlamına geliyor. Dokunmatik olduğuna aldanmayın, bu yüzeyler oldukça sağlam. Yatay yüzey normal bir masa gibi de kullanılabiliyor. Çalışmasını görmek için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz. Video ile sorun yaşıyorsanız şuraya tıklamanız yeterli.

Zeki Müren'in otomobil şarkısı

Sanat güneşi Zeki Müren'in her söylediği şarkı ağır ve sanatsal mı sanıyordunuz? Bir de aşağıdaki videoya (daha doğrusu videoda çalan şarkıya) bakın... Zeli Müren o dönemde popüler olan otomobil markalarını tek tek sayıyor. Üstelik, "şişman bir adam bindi, lastikler hemen indi" gibi nüktedan sözler de söylüyor. Sanırım "dolmuşçu marşı" gibi birşey planlanmış, ama oldukça eğlenceli olmuş. Şarkıda adı geçen tüm araba markalarının ABD kökenli olması şimdi bize çok şaşırtıcı geliyor, ama şu anda piyasanın hakimiyetini elinde bulunduran Alman firmaları o yıllarda kendilerini henüz ispat edememişlerdi. Ayrıca, bahsi geçen markaların çoğunun artık üretilmiyor olmaları da bir diğer lüzumsuz detay.


Hürriyet Video'larını izlemek için Flash 7 veya daha yüksek eklenti yüklenmeniz gerekmektedir. Yüklemek için tıklayınız!!!

İkisi birarada: VisionTek Killer HD 5770

Yukarıdaki resimde bir ekran kartı görüyorsunuz. Peki bu ekran kartının diğerlerinden farkı ne? Hiç bir gariplik sediniz mi bu kartta? Evet, arka taraftaki (resme göre ön taraf oluyor) çıkışlardan biri sizin de garibinize gitti, değil mi? Eğer siz de ethernet bağlantısının ekran kartının üzerinde ne aradığını merak ediyorsanız yalnız değilsiniz. Sizleri merakta bırakmıyorum, hemen konuyu aydınlatıyorum. Üstteki resimde gördüğünüz kart aslında iki farklı kartın birleştirilmiş hali. ATI'nin HD 5770 grafik işlemcisini kullanan 1GB GDDR5 bellekli bir ekran kartının yanına Killer firmasının geliştirdiği 2. nesil NIC (Network Interface Card - Ağ Arabirim Kartı) eklenmiş. Bu NIC denen kartın standart ethernet kartlarından farkı kendi başına bir bilgisayar olması. 400MHz hızında bir işlemci barındıran Killer NIC standart ağ bağdaştırıcılarına göre ping sürelerini kısaltıyor, bağlantıdaki gecikmeyi azaltıyor. Bu da özellikle ağ üzerinde oyun oynayanların işine yarıyor. İki güzel kartın tek PCI-Express slotuna (yarık demek istemedim) bağlanacak şekilde birleştirilmesi bence güzel olmuş. ABD fiyatı 200$, Türkiye'ye gelip gelmeyeceği ise belli değil. Ekran kartı seçerken standart modellerden bıkmış olanlar, ağ üzerinde fazlaca oyun oynayanlar ve bilgisayarında slot azlığı sıkıntısı çekenler bu kartı tercih edebilir.