amd etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
amd etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2013 Pazartesi

AMD ve fansız bilgisayarlar (güç tüketimi ince ayarları)

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Bu blogda teknik ve teknik olmayan konular hakkında yazmaya devam edeceğim.

Bu yazıda anlatacaklarım AMD işlemcilerde ince ayarlarla daha az enerji tüketmesini sağlamak üzerine. Çok çok iyi bir pasif soğutma ile her işlemci fansız çalışabilir ama amacımız ince ayarlarla para vermeden fan devrini kısabilmek ya da fanı kapatabilmek. Birkaç kavramın üstünden geçip devam edelim.

-Fan, havanın devir daim etmesi içindir. İçerideki havanın dönmesi için bir koridor oluşturmak gereklidir. Düşük hızlı ve sessiz fanlarla hava koridoru oluşturursanız ısı daha hızlı dağılır. Unutmayın, fan değil fanın çevirdiği hava soğutur.

-Yapacağımız işlemler elektrik faturanıza çok yansımayacak. Ama daha düşük TDP'li işlemci almaktan çok daha fazla yansıması olası. Çünkü işlemcinin en çok çalıştığı düşük güç seviyesinde oynayacağız. Bilgisayarınız ağır işler yapmadığı durumlarda yani çoğunlukla düşük güç seviyesinde çalışır.

- Hayır, bu işlemler bilgisayarınıza zarar vermez. Aksi durumda bu yazıyı ben değil kedinin yazdığını söyleme hakkımı saklı tutarım (:

 - TDP işlemcinin güç tüketimini göstermez, fikir verir sadece. Cep telefonlarının SAR değeri gibi düşünebilirsiniz. Düşük özellikte ve düşük SAR değerli telefon, çok özellikli ve yüksek SAR değerli telefondan konuşma esnasında daha çok enerji yayabilir. AMD'nin resmi bir dökümanından ekran görüntüsü;


- Eğer bilgisayarınızı sadece web gezintisi, film izleme ve müzik dinleme gibi işlerde kullanıyorsanız BIOS'tan işlemci voltajını olabildiğinde düşürüp hatırı sayılır enerji tasarrufu ve sıcaklık azalması elde edebilirsiniz.

- Güç kaynağı seçiminiz elektrik faturası konusunda çok önemli. Daha verimli GK, prizden aynı iş için daha az enerji çektirir. %80 verimli denen GK, prizden 100W çekip bilgisayara 80W verir. 20W çevirim sırasında sıcaklığa dönüşür. %90 üzeri verimlilikte GK almanızı öneririm.

Sadece yukarıdaki iki madde uygulanmış AMD 65W TDP'li 3 çekirdekli 2.1gHz A6 3500 APU'su boşta 12.8W, 1080P sıkıştırılmış video oynatırken 35.3W prizden güç çekebiliyor. Bu haliyle fansız kullanılabiliyor.

Buraya kadarki kısım ön bilgilendirme mahiyetindeydi. Asıl konumuz PowerState düzenlemesi. PState'ler işlemcinin güç modları. P0, işlemcinin en yüksek güçte çalıştığı ve P1 en düşük güçte çalıştığı modlar. Eğer güç ayarlarından dengeli seçerseniz, iki durum arasında değişir.

Ancak AMD işlemcilerde daha fazla PState var. Üstelik bu durumlara müdahale edilebiliyor. Çarpan kilitsiz işlemci gibi düşünün. AMD işlemcilerde hangi çekirdeğin hangi yük durumunda ne kadar hızda ve voltajda çalışabileceği ayrı ayrı ya da topluca ayarlanabiliyor.

AMD OverDrive yazılımıyla pek çok ayar imkanı tanısa da, bu denli ince ayara izin vermiyor. Peki PState değiştirme fikri nereden geldi? Hackerlar tersine mühendislik mi yaptı?

Hayır, AMD kendisi bu teknolojisini ve nasıl kodlama yapılacağını anlatıyor. Aşağıdaki ekran görüntüsü, resmi bir AMD dökümanından alınma. Buradaki kodları arayüzle birleştirip benzer programlar üretebilirsiniz. Kodlar bu kadarla sınırlı değil tabiki.


Bu konuda yazılmış PState değiştiren birden çok program var. Ben burada bir tanesiyle ilgili örnek video koyacağım, videoda açıklamalar ve altında indirme linkleri mevcut. Sistemin çalışmasını anlattım, gerekirse daha teknik anlatırım ama herkesin yazdığı arayüz hakkında konuşmak gereksiz çünkü çok fazlalar ve arada güncelleniyorlar.


Evet, aşağıdaki videoda kullanıcı Trinity APU ile maksimum sıcaklığı 85°C den 71°C e düşürmüş. Hepimizin sorunu farklı, kimimiz sıcaklıktan, kimimiz fan sesinden ve kimimiz elektrik tüketiminden mustaribiz. Ama çözüm aynı;


YouTube'da AMD OverDrive programıyla daha basit ayarlamaların nasıl olacağını gösteren videolarda var. Siz yeterki böyle yollardan haberdar olun, çözüm çok.

Ve son olarak ilham kaynağım, bozulan fanım. Bozulduğundan beri bilgisayarımı fansız kullanıyorum (:

3 Ağustos 2012 Cuma

Apple'ın baş işlemci tasarımcısı AMD'ye geri döndü

Apple'ın işlemci tasarım bölümü başkanı Jim Keller istifa ederek işlemci üreticisi AMD'ye geri döndü. Geri döndü diyorum, çünkü Jim Keller daha önce zaten AMD'de çalışıyordu. AMD'nin rakibi Intel'e karşı üstünlük kurduğu son işlemci nesli olan Athlon 64 ve Opteron 64 işlemci ailelerini, X64 mimarisini ve HyperTransport veriyolunu geliştiren Jim Keller 1999 yılında ayrılıp Sibyte firmasına geçmişti. Sibyte firması Broadcom tarafından satın alındıktan sonra oradan da ayrılan işlemci gurusu P.A. Semiconductor firmasında başkan yardımcılığı yapmıştı. Düşük güç tüketimli işlemciler ve devre elemanları konusunda çalışmalar yapan bu firma 2008 yılında Apple tarafından satın alınmıştı ve Jim Keller artık resmen Apple çalışanı olmuştu. Apple'da çalıştığı dönemde düşük tüketimli ve verimli işlemciler konusundaki uzmanlığı sayesinde A4 (iPhone 4), A5 (iPhone 4S ve iPad2) ve A5X (yeni iPad) işlemcilerini tasarlayan Jim Keller yazının başında da söylediğim gibi Apple'dan ayrıldı ve yeniden AMD'ye katıldı.

Bu haber iki taraf için farklı anlamlara geliyor tabi. Apple çok önemli bir geliştiricisini kaybetti. Kariyerine bakıldığında Jim Keller'ın yeri kolayca doldurulacak cinsten bir adam olmadığı anlaşılıyor. Apple bundan sonra Jim Keller öncesinde olduğu gibi başka firmalardan işlemci alma sistemine dönebilir. Bu da iOS kullanan cihazların verimliliğiin düşürür, çünkü A4, A5 ve A5X işlemcileri iOS için özel geliştirilmişlerdi. Neyse, bir yolunu bulurlar. Belki de Jim Keller sonrasında AMD'nin yaptığı gibi saat hızını, çekirdek sayısını ve önbelleği arttırarak gittiği yere kadar zorlarlar. Diğer yandan, AMD çok yetenekli bir mühendisi geri kazanmış oldu. Fanatikler belki inanmayacak ama hem Intel'i, hem de AMD'yi uzun süre kullanan ve işlemci teknolojilerini yakından takip eden bir kişi olarak AMD'nin hala Jim Keller'ın tasarladığı çekirdek mimarisini ve teknolojileri sömürdüğünü düşünüyorum. Birkaç cümle önce yazdığım gibi AMD hala o Athlon 64'lerin teknolojisini kullanıyor. Üretim tekniğini geliştirdiler, çekirdek sayısını arttırdılar, saat hızını yükselttiler, önbellek eklediler, yeni işlemci diye sattılar. Eğer Jim Keller AMD için yeni birşeyler tasarlamayı başarırsa Intel'in bariz üstünlüğü bir anda yıkılabilir. Ne olacağını şimdiden kestirmek güç, ama AMD'yi daha güzel günlerin, Apple'ı da sıkıntıların beklediğini söyleyebiliriz.

20 Nisan 2012 Cuma

En mantıklı mini bilgisayar: Xi3 Modular PC

Dikkat ettiyseniz başlıkta "güzel" veya "performanslı" yazmadım, "mantıklı" yazdım. Bunun sebebi yandaki resimde de gördüğünüz Xi3'ün bana gerçekten mantıklı görünmesi. Şöyle ki; anakartın üç parçaya bölünmesi sayesinde Xi3 az yer kaplıyor, aynı zamanda rahatlıkla da parçaları değiştirilebiliyor. İçi hava tüneli şeklinde olduğu için bir tarafındaki fanın üflediği hava bileşenleri soğutarak diğer taraftan çıkıyor. Böylece ısınma sorunu yaşanmıyor. Diğer mini bilgisayarların aksine Xi3 masaüstü ve dizüstü bilgisayarlarda kullanılan tipte, yani x86 ve x64 destekli bir işlemci (mesela AMD Athlon X2 3400e) kullanıyor. Böylece bu bilgisayarda Windows ve Linux kullanılabiliyor. Anakartın üç ayrı parçaya bölünmüş olması gerektiğinde istenen parçanın kolayca değiştirilebilmesini sağlıyor. Küçük kasanın içi de çok karmaşık değil, herşey gayet derli toplu görünüyor. Ayrıca; Xi3'ün sunucu versiyonu da mevcut, ama henüz satışa çıkarılmamış. Z3RO modülü isimli bir aksesuar sayesinde Xi3 aynu anda dört kişi tarafından kullanılabiliyor. Performans biraz düşük olacaktır, ama işlem gücü gerektirmeyen uygulamalarda bu yöntem maliyeti düşürebilir. Ayrıca, harici depolama için Xi3'ün kasasıyla tam uyumlu harici disk kutuları da mevcut. Xi3'ün tek kötü yanı fiyatı, çünkü en düşük modeli bile 850$ fiyatla satılıyor. Eğer daha makul bir fiyatlandırma yapılsaydı HTPC olarak çok çekici bir cihaz olabilirdi. Xi3'ün tanıtımını aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz. Bu videoyu bana gönderen Tarık'a teşekkür ederim.

16 Aralık 2011 Cuma

AMD Bulldozer işlemciler için Windows yaması çıktı

AMD'nin Bulldozer kodlu yeni nesil işlemcileri bekleyenleri hayalkırıklığına uğratmıştı. Herkes Intel'i test sonuç grafiklerinin dibine gömen, uygun fiyata yüksek performans veren işlemciler bekliyordu, ama sonuç öyle olmadı. Bulldozer'ler maalesef önceki nesil AMD işlemcilerden daha hızlı değillerdi ve kendilerinden daha ucuz olan Intel işlemcilere bile geçildiler. Bu durumu düzeltmek isteyen AMD Microsoft'a biraz baskı kurmuş sanırım, çünkü Microsoft AMD Bulldozer işlemcileri hızlandıracak bir yama çıkardı. Bulldozer Hotfix ismiyle geçen yamanın Windows Update kütüphanesindeki makale numarası 2592546. Windows 7 ve Windows Server 2008 R2'nin AMD Bulldozer işlemcilerle birlikte gelen Simultaneous Multithreading (SMT) teknolojisini desteklemesini sağlayan bu yama birden fazla iş hattı kullanan uygulamalarda daha yüksek performans vaadediyor. SMT teknolojisi daha önce Windows tarafından desteklenmediği için Bulldozer işlemcilerin iş hattı yönetimi Intel işlemcilerinkiyle aynı teknoloji kullanılarak yapılıyordu. Henüz ortada bu yama kuruldıktan sonra yapılmış bir test yok, ama bazı kaynaklarda %15 ile %5 arasında performans artışı gözlenebileceği belirtilmiş. Bu artış AMD'nin yeni serisini kurtarır mı bilmem, çünkü Bulldozer'in sorunu çoklu iş hattı desteğinde değil, çekirdek performansındaydı. Tek çekirdek kullanıldığında eski AMD işlemcilerle aynı performansı veriyordu, bu da gerçekte bir geliştirme yapılmadığını gösteriyordu. Tabi bunlar benim varsayımlarım, gerçeği testler gösterecek. Eğer Bulldozer işlemciye sahipseniz ve Windows 7 kullanıyorsanız (Windows Server 2008 R2 de olabilir tabi, ama onu ev kullanıcıları pek tercih etmezler) yamayı şuradan indirebilirsiniz.

Güncelleme: Yama SMT özelliğini tam kullanamıyormuş, bu yüzden performans artışı yeterli bulunmamış ve geri çekilmiş. Yakında yeni versiyonu gelir.

25 Kasım 2011 Cuma

Gücünü AMD'den alan küçük bilgisayar: Compulab fit-PC3

Biliyorum, bu hafta üçüncü kez küçük bilgisayarlardan bahsediyorum. Sanırım son günlerin modası bu. Artık insanlar salonlarında, televizyonlarının yanında çalışacak şık görünümlü (hatta görünmeyecek kadar küçük) bilgisayarlar istiyorlar. Küçük bilgisayarlar üreten Compulab firmasının fit-PC3 isimli ürünü de işte böyle bir küçük bilgisayar. İlk bakışta bir medya oynatıcıya veya ADSL modeme benzeyen fit-PC3 AMD'nin çift çekirdekli Fusion işlemcisini kullanıyor. Güç tüketimi konusunda oldukça cimri olan ve fazla ısınmayan bu işlemci performans canavarı olmasa da gündelik kullanım için yeterli geliyor. Standart model 1.2GHz hızında bir işlemciye sahip. Grafiklerden ise Radeon HD6250 görüntü işlemcisi sorumlu. Üzerinde fan olmadığı için tamamen sessiz çalışan fit-PC3'te eSATA, HDMI, DisplayPort ve USB gibi bağlantı noktaları da unutulmamış. Standart modelinde sistem belleği veya sabit disk bulunmayan fit-PC3 bu haliyle 328$'a satılıyor. Satın alan kişi istediği diski ve DDR3 tipindeki belleği takmakta özgür. Bununla uğraşmak istemeyenler için bir de tamamlanmış performans modeli hazırlamışlar. Dış görünüm olarak tamamen aynı olan bu modelde 1.6GHz hızında bir AMD Fusion işlemcisi, Radeon HD6320 grafik işlemcisi, 2GB sistem belleği ve 250GB sabit disk bulunuyor. İşletim sistemi olarak da Microsoft Windows 7 Professional tercih edilmiş. İşletim sistemi konusunda biraz aşırıya kaçmışlar sanki, Windows 7 Home Premium da iş görürdü. Bu modelin fiyatı da 698$ olarak belirlenmiş. Ucuz değil, hatta gayet pahalı, ama bunu standart bir masaüstü sistemle karşılaştırmamak lazım. Bu bilgisayar çok küçük ve tamamen fansız. Televizyonunuzun yanına veya arkasına koyun, bir de kablosuz klavye - fare seti bağlayın, sonra da dev ekranda bilgisayar kullanmanın keyfine bakın. Aynı şeyi normal bilgisayarla da yaparsınız, ama hem daha fazla güç tüketir, hem de ısındığı için fanları ses yapar. Televizyonun yanında kocaman kasanın durması da ayrı bir sıkıntı olur tabi. Compulab fit-PC3'ün seri üretimi henüz yeni başlamış, bu yüzden bir siparişte en fazla iki tane satıyorlar. Türkiye'ye gelmeyeceğine eminim, çünkü bizim piyasamız için biraz fazla pahalı. Yine de böyle birşeyin yapılabiliyor olması güzel.

1 Aralık 2010 Çarşamba

İkisi birarada: VisionTek Killer HD 5770

Yukarıdaki resimde bir ekran kartı görüyorsunuz. Peki bu ekran kartının diğerlerinden farkı ne? Hiç bir gariplik sediniz mi bu kartta? Evet, arka taraftaki (resme göre ön taraf oluyor) çıkışlardan biri sizin de garibinize gitti, değil mi? Eğer siz de ethernet bağlantısının ekran kartının üzerinde ne aradığını merak ediyorsanız yalnız değilsiniz. Sizleri merakta bırakmıyorum, hemen konuyu aydınlatıyorum. Üstteki resimde gördüğünüz kart aslında iki farklı kartın birleştirilmiş hali. ATI'nin HD 5770 grafik işlemcisini kullanan 1GB GDDR5 bellekli bir ekran kartının yanına Killer firmasının geliştirdiği 2. nesil NIC (Network Interface Card - Ağ Arabirim Kartı) eklenmiş. Bu NIC denen kartın standart ethernet kartlarından farkı kendi başına bir bilgisayar olması. 400MHz hızında bir işlemci barındıran Killer NIC standart ağ bağdaştırıcılarına göre ping sürelerini kısaltıyor, bağlantıdaki gecikmeyi azaltıyor. Bu da özellikle ağ üzerinde oyun oynayanların işine yarıyor. İki güzel kartın tek PCI-Express slotuna (yarık demek istemedim) bağlanacak şekilde birleştirilmesi bence güzel olmuş. ABD fiyatı 200$, Türkiye'ye gelip gelmeyeceği ise belli değil. Ekran kartı seçerken standart modellerden bıkmış olanlar, ağ üzerinde fazlaca oyun oynayanlar ve bilgisayarında slot azlığı sıkıntısı çekenler bu kartı tercih edebilir.

27 Eylül 2010 Pazartesi

Basında en çok yer verilen teknoloji firması Apple

ABD'deki Pew Araştırma Merkezi (ismi de garipmiş hani) basında teknoloji firmalarının kapladığı yer konusunda bir araştırma yapmış. Bir yıl boyunca ABD medyasının 52 farklı kaynağından gelen 437 makale ve haberi inceleyen araştırmacılar Apple firmasının ciddi bir farkla rakiplerini geçerek medyada en çok yer verilen teknoloji firması olduğunu saptamış. Rakamları okuyunca şaşırmış olmanız normal, bir sene boyunca sadece 437 makalenin incelenmiş olması bana da garip geldi. Konuyu biraz kurcaladığımda ise araştırmacıların teknoloji medyasına değil genel medyaya yansıyan haberleri ve makaleleri incelediklerini öğrendim. Burada bahsi geçen haber ve makaleler çok önemli olup normal gazetelerde, televizyon kanallarında, internet sitelerinde ve radyolarda yayınlananlar. Bu araştırmaya göre teknolojiyle yakından ilgisi olmayan, günlük haberlerini okuyan Amerikalıların geçen sene okuduğu teknoloji haberlerinin %15,1'i Apple ile ilgiliymiş. İkinci sırada %11,4 ile Google, üçüncü sırada %7,2 ile Twitter ve dördüncü sırada %4,8 ile Facebook bulunuyormuş. Kısaca Apple öyle bir üstünlük sağlamış ki, Twitter'ı ikiye katlamış, Google ile Facebook'un toplamına yakın bir oran yakalamış. Maşallah diyorum, başka da birşey demiyorum. Merak edenler için bunu da ekleyeyim: Microsoft'un payı sadece %3'müş. Ya diğer firmalar bu işi beceremiyorlar, ya da Apple medya ilişkileri konusunda çok başarılı. Araştırma projesinin başında bulunan Amy Mitchell medyanın Apple'ı sevmesinin en büyük sebebinin elmalı firmanın yaptığı eğlenceli ve dikkat çekici yeni ürün duyuruları olduğunu söylüyor. Bir de buna iPhone 4'ün anten skandalını (AntennaGate) eklersek çıkan sonuca pek şaşırmamak lazım.

31 Ağustos 2010 Salı

Güle güle ATI


İşlemci üreticisi AMD bundan sonra ekran kartlarında ATI markasının kullanılmayacağını açıkladı. Yapılan bir araştırmaya göre AMD'nin marka bilinirliği ve kullanıcılara verdiği güven daha yüksekmiş. Zaten dahili grafik işlemcisine sahip CPU ile atılım yapmak isteyen AMD iki markayı tek üründe nasıl birleştireceğini düşünüyordu. ATI markasının yokedilip tüm ürünlerin AMD markasıyla piyasaya çıkması ile bu sorun da ortadan kalkmış oldu. ATI'nin mevcut ürünleri ATI markasıyla satılmaya devam edecek. Yeni çıkacak olan Radeon 6000 serisi ekran kartları ise AMD markasıyla satılacak. Bir sene içerisinde piyasada ATI markalı ürün görmek zorlaşacak. Kısacası, ATI piyasadan silinecek.

ATI'yi kimisi sevdi, kimisi de gıcık oldu. Tüm bunlara rağmen ATI bilgisayar sektörünün sembol markalarından biriydi. Aktif durumdaki GPU üreticilerinin en eskilerindendi. 1985 yılında "Array Technologies Incorporated" ismiyle kurulan ATI 2006 yılında AMD tarafından satın alındı. Bu gelişmeden sonra ATI markalı anakart işlemcileri AMD markasına geçti. Böylece ATI sadece ekran kartı üretir oldu. Ev kullanıcıları için üretilen Radeon serisi ve profesyoneller için geliştirilen FirePro serisi ekran kartları sayesinde ATI grafik piyasasının en büyük iki firmasından biri oldu uzun yıllar boyunca. Ne yapalım, olan olmuş bir kere. Bundan sonra ATI demeyeceğiz, AMD diyeceğiz. Hepimizin başı sağolsun. Ben tüm bunlar haricinde bundan böyle "ATI'yi Atilla abi kurdu" geyiği yapamayacağım için üzülüyorum.

17 Nisan 2010 Cumartesi

Elmalı sürpriz - Apple işlemci konusunda AMD ile görüşüyor

Apple firmasını kimimiz severiz, kimimiz de fazla hoşlanmayız. Buna rağmen, sevmeyenlerin bile kabul ettiği bir gerçek vardır: Apple bilişim sektörünün en büyük firmalarından biridir. Ne yapsa fırtınalar koparan, tasarımlarıyla gönülleri okşayan Apple görünüşe göre sektörün dengelerini yeniden değiştirmeye hazıtlanıyor. Bilindiği üzere 2006 yılından beri tüm masaüstü ve dizüstü bilgisayar işlemcilerini Intel'den alan firma, son günlerde AMD ile işlemciler konusunda sıkı görüşmeler yapıyormuş. Sadece Intel ile çalışmak Apple'ı oldukça sıkıntıya sokmuşa benziyor. Intel son günlerde ego patlaması yaşayarak kendi işlemcilerinin sadece kendi anakartlarıyla kullanılmasını sağlayan kısıtlamalar getirmiş. Bu durumda Steve Jobs'ın bebekleri Intel işlemcinin yanına Nvidia'nın dahili ekran kartlarını koyamaz hale gelmiş. Intel'in dahili grafik çözümlerinin de ne kadar kifayetsiz olduğunu herkes biliyor zaten, Apple bilgisayarların grafik performansını bu durumdan oldukça etkilenmiş. Bir de bunun üzerine yeni nesil Intel işlemcilerin teminindeki sıkıntılar eklenince Apple kendisine farklı alternatifler aramaya başlamış. Bu arayış ta fazla sürmemiş, zaten süremez çünkü sadece bir alternatif var, o da AMD. ATI'yi satın aldığından beri dahili grafik çözümlerinde Intel'e göre çok daha başarılı olan AMD, özellikle masaüstü bilgisayarlarda "safkan" Intel sistemlere göre çok daha iyi multimedya performansı vaadediyor. Bunun yanında söylentilere göre AMD eğer istenirse Apple için özel tasarımlı işlemciler üretmeye hazırmış. Intel'den tamamen vazgeçmeyi düşünmeyen Apple, AMD sayesinde müşterilerine daha fazla seçenek sunarak pazar payının arttırmayı hedefliyormuş. Steve Jobs işini biliyor doğrusu. Konuyu daha detaylı anlatan yabancı kaynağı görmek isteyenler şuraya tıklayabilirler. AMD - Apple işbirliği Intel için ciddi bir kayıp olacaktır, çünkü Apple bu sektörün en prestijli firması, AMD eğer elma logolu bilgisayarların içine girebilirse prestijini katlayacaktır. İnsanların daha çok güvendiği bir AMD satış rakamlarında ciddi iyileşmeler görecektir. Ben rekabeti arttıracak bu tip gelişmeleri sevinçle karşılıyorum, tek firmanın bir pazarı domine etmesi tüketici açısından oldukça zararlı. Hem Apple hem de AMD için şimdiden hayırlı olsun...

16 Aralık 2009 Çarşamba

Teknoloji ucuzluyor mu?

Bu bir haber değil, sadece benim son günlerde forumlarda okuduklarım üzerine yaptığım bir yorum. Biraz teknik bir konu, sıkılanlar olabilir. Baştan söylüyorum, uyarmadı demeyin. Bahsetmek istediğim konu teknolojik ürünlerin fiyatlandırılması. Çoğu insan gibi herşey çok ucuz olmalı demeyeceğim, benim söyleyeceğim şeyler farklı.

Bize eskiden beri söylenen birşey vardır: teknoloji geliştikçe teknolojik ürünlerin (mesela bilgisayarların) fiyatları düşer, daha çok insan onları alıp kullanabilir. Bu bir bakımdan doğru, teknolojideki bazı devrim niteliğindeki gelişmeler sayesinde daha çok insan teknolojinin nimetlerinden faydalanır oldu. Sadece bilgisayar veya cep telefonundan bahsetmiyorum, bu örnek otomobil gibi ürünler için de geçerli. Güzel ama her zaman doğru değil. Ben bilgisayar kullanmaya PC ile başladım, hiç Amiga veya C64 kullanmadım. Bir eksiklik belki, yine de ben memnunum halimden. İlk bilgisayarımı (hatta daha sonrakini) kullandığım zamanlarda bilgisayarlar çok daha basitti. Mesela, ekran kartı diye birşey yoktu. Vardı da biz bilmiyorduk. Sadece ekran kartı değil, ilk başlarda hiçbir detay yoktu. Bir oyunu veya programı alırken "bilgisayarım çalıştırır mı?" sorusu gelmezdi aklımıza, sadece sabit diskte yer olup olmadığını düşünürdük. Daha sonra "acaba bilgisayarımdaki ram buna yeter mi?" diye sormaya başladık. Şimdiki gibi sanal hafıza yoktu o zaman, ram yoksa yazılım çalışmazdı. Daha sonraları işlemci sıkıntısı geldi, ardından da ekran kartı. Bilgisayarlar güzelleşti ama düşünülmesi gereken detaylar da arttı.

Gelelim daha yakın tarihlere. Bundan 9-10 yıl kadar önce (ben üniversitede okurken) bir bilgisayar çok kötü olmadığı sürece her yazılımı çalıştırabilirdi. Ben piyasada bulunan en ucuz ekran kartlarından biri olan Nvidia TNT2 M64 ve yine çok ucuz bir işlemci olan Intel Celeron 400 ile çatır çatır oyun oynadığımı hatırlıyorum. Hem de bu oyunları ortanın üzerinde detay seviyesinde oynuyordum, herşeye yetiyordu yani bilgisayarım. Daha sonra onlar gitti, yine piyasanın en ucuzu olan Nvidia Geforce2 MX ve AMD Duron 700 geldi. Ben yine herşeyi oynadım, o zamanın sistem zorlayıcı olarak bilinen oyunlarını tam detayda (AA kapalıydı tabi) oynadım. Şimdi milletin moralini bozmaya yarayan 3dmark o zaman benim sistemimde takılmasız çalışıyordu. Güzel günlerdi yani.

Şimdi manzara nasıl peki? Eğer oyun oynamak istiyorsanız iyi bir işlemciye, hızlı bir ekran kartına ve bol miktarda hafızaya sahip olmak zorundasınız. Evet, belki ucuz donanımla hala oyun oynanır ama tüm detayları kapatmanız gerekir, oyunun bir özelliği kalmaz. Detayları kapattıktan sonra Crysis oynamanın ne anlamı var? Ben zamanında 150$ gibi bir fiyata AMD için üretilmiş en havalı anakartı almıştım - Abit KT7 Raid. O zaman çok para olduğunu düşünmüştü insanlar. Şimdi iyi anakart dediğinizde en az 200$ istiyorlar, çok iyi dediğinizde "100$ daha ver" diyorlar. Tabi sadece anakartla bitmiyor, tüm sistem bileşenleri için aynı şey geçerli. Oyun oynayabileceğiniz bir ekran kartı için 150$ vermeniz gerekli. İşlemci deseniz, orada da benzer bir manzara var. Bir de tüm bunları verimli şekilde kullanmak için güzel bir kasa ve kaliteli bir güç kaynağı lazım. Onlar da hiç ucuz değil. Neticede güzel bir bilgisayar toplamanın maliyeti katlandı.

Çok uzun oldu, ama merak etmeyin bitiriyorum. Teknoloji bazen ucuzluyor, ama her zaman değil. Daha çok kırpılmış, ucuz teknolojiler uygun fiyatla halka sunuluyor. Belki basitçe iş görüyor, ama siz güzel bir ürün almak istediğinizde yine 10 yıl önceki kadar para ödemeniz gerekiyor. Bilgisayarlar hızlanıyor ama kullanılan yazılımlar da ağırlaşıyor. Üç boyutlu tasarım yapmak için satın almanız gereken iş istasyonunun 10 yıl önceki fiyatıyla bugünkü fiyatı aynı! Hani ucuzlama? Benim 10 yıl önceki bilgisayarımın Windows 98 ile açılış süresi, şimdiki çift çekirdekli süpersonik bilgisayarımın Vista ile açılış süresiyle aynı. Hani hızlanma? Yaptığım iş temelde aynı, sadece biraz daha konforlu ve göz zevkine hitap ediyor. Teknoloji ucuzlamıyor, tam tersine geliştikçe insanları kendine mecbur bırakarak pahalılaşıyor. Yaşı uygun olanlar 10 yıl önce teknolojik ürünlere ödedikleri parayla şimdi ödedikleri parayı karşılaştırsınlar, sonucu göreceklerdir. Çok uzun oldu, burada bitiriyorum. sabrettiğiniz için teşekkürler.

18 Kasım 2009 Çarşamba

Sana gıcık oluyorum Adobe

Şaka değil, gerçekten gıcık oluyorum. Ulan Adobe, sana bir, HD videoya iki! Daha ağırını burada yazamıyorum. Daha önce bir yazımda bahsetmiştim, Adobe firması Nvidia ile birlikte çalışarak Flash videoların oynatımı için ekran kartının donanım gücünden yararlanacak yeni bir Shockwave Flash Player sürümünü hazırlamaya karar vermişti. Bu çalışmanın ilk meyvesini de geçtiğimiz günlerde tüketicilere sundular. Her ne kadar henüz beta seviyesinde de olsa konuyla ilgilenen sitelerde testler yapıldı, donanımdan hızlandırmanın getirileri ölçüldü. Bu arada bir gelişme daha oldu, bu donanımdan hızlandırmanın sadece Nvidia'ya özel olmadığı, AMD ve Intel ekran kartlarını da desteklediği anlaşıldı. Güzide donanım sitelerinden AnandTech bu konuda detaylı bir inceleme hazırlamış. İncelemeye şuradan ulaşabilirsiniz.

Ben size kısaca anlatayım sonuçları. Nvidia ekran kartlı sistemlerde gerçekten bir gelişme var. İşlemci kullanım oranı ortalama %40 kadar düşmüş. Oynatılan videonun niteliğine göre bu değişkenlik gösteriyor tabi, ama en kötü durumda bile donanımsal hızlandırma işe yarıyor, yükü az da olsa hafifletiyor. AMD (aslında ATI ama mecburen AMD diyoruz) ekran kartlı sistemlerde ise durum çok farklı. Hiçbir avantaj yok, hatta yavaşlama bile var. Görünüşe göre AMD bu işe el atmalı, ne gerekiyorsa yapmalı. Yeni nesil Intel grafik işlemcileri de bu teknolojiyi destekliyor, hem de AMD'den çok daha iyi bir şekilde. İşlemciye binen yükte gözle görülür bir azalma var. Üzücü olan, bu desteğin eski nesil (netbooklarda kullanılan GMA950 gibi) Intel ekran kartlarını kapsamaması. Bana faydası yok yani...

Peki ben neden kızdım? Neden Adobe firmasına gıcık oluyorum? Hemen anlatayım... Ben bu haberi duyduğumda çok sevinmiştim. HD videolarla ilgilenmiyorum, çünkü hem indirmesi zor hem de avuç kadar ekranda görüntü HD olsa ne olur başka bir D olsa ne olur diye düşünüyorum. Ben flash animasyonların yoğun olduğu sitelerin hızlandırılmasıyla ilgileniyorum. Bol reklamlı bir site açtığımda benim fukara Atom N270 işlemci yükün altında eziliyor. Sayfayı kaydırmak zorlaşıyor, pencereler arası geçiş gecikmeli oluyor, kötü oluyor yani. Donanım hızlandırmayı akıl eden Adobe firması bunu normal flash animasyonlara uygulamayı akıl edememiş. Yukarıda bahsettiğim hızlandırmalar sadece H.264 ile kodlanmış videolar içinmiş. Sitelerin sağından solundan çıkan animasyonlara hiçbir faydası yokmuş. Boşuna heveslendirmişler beni. Hepsini buradan kınıyorum. Bir an önce bu hatayı düzeltmezlerse elimden bir kaza çıkabilir. Uyarmadı demesinler.

4 Kasım 2009 Çarşamba

Beklediğim hareket VIA'dan geldi

Geçtiğimiz günlerde bu iş Intel'le olmaz demiştim. VIA beni duymuş olmalı ki (kulağı deliktir, eski kurtlardan ne de olsa) sanki bana cevap verircesine Nano 3000 işlemci ailesini duyurdu. Kısaca durum şöyle: Intel netbook platformunu Atom işlemcisiyle tekelleştirmiş durumda, VIA ise enerji verimliliği öyle olmaz böyle olur diyerek Nano 3000'le Intel'e kafa tutuyor. Geçmişte 3 adet VIA anakart (KT133, KT133A, KT400) kullanmış biri olarak ben bu firmayı içten içe severim. Uygun fiyata kaliteli ürünler sunarlar. Görünüşe göre Nano işlemcisi de bir istisna değil. Performansı aynı hızdaki eski Nano'ya göre %23, netbookların demirbaşı Atom N270'e göre %43 daha iyiymiş. Görmeden birşey denmez ama kulağa güzel geliyor. Bir de 1.4ghz ve altı hızlardaki modellerin boştayken sadece 0,1 watt tüketmeleri gibi bir durum var ki, duyunca çüş dedim. Umarım bir an önce üretimine başlanır ve piyasaya hızla yayılır. Açıkçası netbook kullanmaktan memnun olsam da Intel'in kaprislerinden sıkıldım. Birisi gidip Intel yöneticilerine "fazla naz aşık usandırır" demeli. Rakip olmayınca şımardılar iyice. AMD de bu konuda bir atak yaparsa bizi güzel günler bekliyor diyeceğim. O zaman rekabet tüketicinin işine yarar, hem fiyatlar düşer hem performans artar.

2 Kasım 2009 Pazartesi

Bu iş Intel'le olmayacak...

Arka arkaya gelen haberleri gördükçe bu görüş oluştu kafamda. Sık sık yazıyorum, ben bir netbook kullanıcısıyım. Ufak ekrana ve dar klavyeye bile alıştım, işyerimde sürekli netbook kullanıyorum. Tahmin edeceğiniz üzere bu yazıyı da bir netbook üzerinde yazıyorum. Tam olarak halimden memnunum diyemem ama işimi görüyor şimdilik. Her netbook kullanıcısı gibi ben de güzel, yeni modeller çıksın da şu piyasa şenlensin, hatta biz de alalım da sefasını sürelim şeklinde düşünüyorum. Düşünüyorum ama düşüncelerim (veya hayallerim) bir türlü gerçek olmuyor. Her yeni çıkan netbook modeline bakıyorum, aşağı yukarı birbiriyle aynı. Kayda değer bir geliştirme olmadı geçen yıldan beri. Yapılan tüm yeniliklerin özeti şu: kasalar biraz inceldi, pil ömrü arttı. Performans kulvarında hiçbir ilerleme yok. Tabi ufak tefek hareketlenmeler var, ama pratikte kullanıcıya birşey getirmiyor. Bu kısırlığın sebebi de netbook kavramının mimarı sayılabilecek olan, netbookların kalbi Atom işlemcisinin üreticisi olan Intel.

İnsan kendi çocuğunun gelişmemesi, yerinde sayması için çaba gösterir mi? Intel gösteriyor! Çift işlemcili Atom işlemcisi yaptılar, bir türlü netbooklarda göremedik. Nvidia ION platformunu türlü gıcıklıklar yaparak engellemeye çalıştılar. Büyük üreticileri cezalarla korkutarak farklı netbook tasarımlarını engellediler, pil ve harddisk haricinde tüm netbookların birbirinin aynı olmasına sebep oldular. Tüm bunları boşuna yapmıyorlar tabi. İşlemci piyasasının büyük üreticisi Intel hiçbirşeyi plansız programsız yapmaz. Intel, notebooklarda kullanılan diğer ucuz (ve yavaş) işlemcilerinin hızlı Atom işlemciler (ve netbooklar) yüzünden pazar kaybı yaşamasından korkuyor. Sıradan kullanıcılar notebook yerine netbook alırlar, o zaman da kar marjı düşer, piyasanın dengeleri bozulur filan diye Atom işlemcisini hep garip sınırlar arasında sıkıştırıyor.

Bu işin tek bir çözümü var. AMD, VIA veya başka bir üretici (x86 işlemci üretme lisansı olan başka üretici yok bildiğim kadarıyla) bu piyasaya girecek, Intel'i zorlayacak, sınırları kaldırmak zorunda bırakacak. Tamam, biz de netbook üzerinde Crysis oynamak peşinde değiliz ama en azından çağımız şartlarına uygun, video ve animasyonlarda zorlanmayan, hafif işlemlerin seri şekilde yapılabildiği pratik netbooklar istiyoruz. İlerleyen bir ortamda sabit kalmak, geri gitmek demektir. Her günü bir öncekinden daha hızlı olan bilişim sektöründe İlk çıktığından beri aynı hızda kalan bir platform bana çağ dışı geliyor.

8 Ekim 2009 Perşembe

Netbook satın alma rehberi

Arkadaşım Tamer kendi blogunda notebook satın alma rehberi isimli bir yazı hazırlamıştı. Ben de buradan gaz alarak okuyucularım için bir netbook satın alma rehberi hazırlamaya karar verdim. İşte başlıyorum...

İstediğinizi alın. Tüm netbook'lar neredeyse birbiriyle aynı. Fiyatları da birbirine yakın, yani tipini beğendiğinizi alabilirsiniz. Bu kadar basit.

Şaka yapıyorum, inanmayın. Basit ama o kadar basit değil. Evet, şu an piyasada satılan neredeyse tüm netbooklar birbiriyle aynı, aralarında çok küçük farklar var. Bu farklar temel olarak işlemci, pil ve işletim sistemi olarak karşımıza çıkıyor. Temelde tüm netbooklar Intel Atom işlemciye sahip. Çoğu n270, n280 veya Z serisi işlemci kullanıyor. Z serisi işlemciler kırpılmış ve düşük tüketimli oluyor ve 11" üzeri modellerde kullanılıyor (ekranın yüksek tüketimini dengelemek için). Daha fazla kullanılan n270 ile n280 ise aslında aynı işlemci, aralarında 0,6MHz gibi küçük bir fark var. Daha yeni ve hızlı olduğu için n280 modelini tercih etmenizi öneririm.

Bunun yanında bir de pil mevzusu var. Burada daha iyi veya kötü gibi birşey söylemek mümkün değil. Pil seçimi tamamen sizin kullanım tarzınıza bağlı. Büyük pil uzun bir kullanım süresi sunuyor ama hem çıkıntı yapıyor hem de ağırlığı arttırıyor. Fiyat ta biraz artıyor tabi. Buna karşın düşük kapasiteli piller bunların tam tersini yapıyor. Eğer netbookunuzu seyrek kullanacaksanız veya daha çok adaptöre bağlı kullanmayı seviyorsanız ince pil işinizi görür. Eğer yoğun bir kullanıcıysanız veya bilgisayarınızı daha çok dışarıda kullanacaksanız büyük ve güçlü pile sahip bir model seçmenizi öneririm.

İşletim sistemi olarak fazla bir seçenek yok aslında. Neredeyse tüm netbooklar Windows XP kullanıyor. Bir ara Linux kullanan modeller satılıyordu ama düşük talep nedeniyle artık ülkemize gelmiyorlar. Birkaç ay sonra da Windows 7 kullanan modeller göreceğiz, ama şimdilik XP haricinde bir seçenek yok gibi. Bazı modellerin yanında Vista geliyor ama ben bunu pek önermiyorum, alete boşuna eziyet etmiş olursunuz.

Şimdilik durum böyle, ama böyle kalmayacak. Intel yeni netbook platformlarını hazırlayadursun, Nvidia ION üzerinde çalışmalara devam ediyor. Yakında ION anakarta sahip netbooklar göreceğiz piyasada. Bir de piyasanın diğer büyük oyuncusu AMD var tabii, o da boş durmuyor. Gerçi AMD daha çok mevcut platformlarını kırparak düşük tüketimli işlemciler üretmeye çalışıyor ama geleceğin ne getireceği belli olmaz. Atom ilk çıktığında ona rakip olacağı iddia edilen Via Nano işlemcisini henüz görmek kısmet olmadı. Bakarsınız o da girer bu piyasaya, seçeneklerimiz çoğalır. Bir de ekranların çözünürlüğünü arttırsalar süper olacak, dikeyde 600 piksel yetmiyor bana...

13 Eylül 2009 Pazar

İşte olması gereken bu!

Ben bir netbook kullanıcısıyım. Gayet memnunum, her işimi görüyor el kadar bilgisayar. Memnunum ama daha iyi de olabileceğini düşünüyorum. ben böyle düşünürken, Intel Atom N330 işlemcisini, Nvidia'da Ion platformunu duyurdu. "İşte bu" demiştim o zaman. Çift çekirdekli ve düşük güç tüketen ve az da olsa 3d desteği veren bir platform. Mevcut platform miyop gibi, 3 boyutlu olan herşeyde son derece başarısız. Intel ekran kartları tam bir rezalet. Bunun yanında Atom işlemcisi ne kadar az tüketse de ortaçağdan kalma 945 anakart fazlasıyla müsrif ve verimsiz. İşte ben Nvidia Ion anakartın üstüne çift çekirdekli bir Atom koysalar, bir de şu ekran olayını halletseler (dikeyde 600 piksel Windows'ta sıkıntı yaratabiliyor) derken Intel türlü kaprisler yaparak bir beklediğim bilgisayarların çıkmasına bir türlü izin vermedi. Tam umudum kırılmıştı ki...

Acer firması performans odaklı Ferrari laptop serisine bir de netbook eklemeye karar vermiş. Duyurulan netbook Acer Ferrari One benim yukarıda bahsettiğim "şu da olsa, bu da olsa" şeklindeki isteklerimin tamamını karşılıyor. Üstelik bu istekleri herkesi şaşırtarak AMD ve Ati kullanarak karşılıyor. Güle güle Intel. Kaprislerini müstakbel kocana yap. 1.2GHz'de çalışan çift çekirdekli Athlon X2 L310 model işlemci (düşük tüketimli tabii ki) Radeon 3200 gömülü ekran kartına sahip AMD M780G anakartla geliyor. Bir de bunlara 11,6" büyüklükte, 1366 x 768 piksel çözünürlük gösterebilen güzel bir ekran ekleniyor. İsteyene 3G bile varmış. Canavar budur işte. XPG çıkışı da varmış ama ben ondan bahsetmeye gerek duymuyorum (XPG, uyumlu laptoplara harici ekran kartı bağlamaya yarayan birşey) çünkü hem bu bilgisayar için lüzumsuz hem de isteseniz de buralarda XPG ekran kartı bulamazsınız, bulsanız da çok pahalı olur, değmez.

Bu güzel ufaklığa ecnebiler ancak 22 Ekim'de ve 499€ ödeyerek sahip olabilecekler. Yanında Windows 7 gelecekmiş. Biz ne zaman, kaça sahip olabiliriz orası meçhul. Bana göre tek eksisi fiyatı olan bu cihazın Ferrari teması ve XPG gibi gereksiz özellikleri olmayan, daha uygun fiyatlı kardeşleri kullanıcıların daha fazla ilgisini çekecektir. En önemli özelliklerinden biri fiyatı olan Netbook sınıfında 499€ (500€ değil neyse ki) biraz yüksek kaçıyor. Daha fazla resim görüp detaylı özellikleri incelemek isteyenler güzide internet sitemiz Donanım Haber'de yayınlanmış olan şu sayfaya girebilirler. Henüz piyasaya çıkmayan Acer Ferrari One hakkında performans bilgisi yok. Bunu için biraz beklememiz gerekecek.

15 Mayıs 2009 Cuma

Herkese ihtiyacı kadar güç

Bahsettiğim güç beygir gücü değil sayın okur. Ben bilgisayarların işlem gücünden bahsediyorum. Geçtiğimiz yıldan beri teknoloji dünbyasında bir "hafif bilgisayar" rüzgarı esiyor. İster netbook olsun, ister nettop olsun, tüm firmalar bu konuda ürünler duyuruyor. Peki nereden çıktı bu fikir? Niçin herkes eskiden olduğu gibi alabildiği en güçlü bilgisayarı almıyor? Bu insanlar delirmiş mi? Hayır, delirmemişler sayın okurlar. İşte size enine boyuna "hafif bilgisayar" konusu hakkında bilinmesi gerekenler...
Bu fikir eskiden beri vardır aslında. Zamanında Transmeta firması Crusoe isimli bir işlemci çıkarmıştı. Kendi içerisinde bir işletim sistemi bulunduran, yani işlemlerin işlemlerini yapan bir işlemciydi bu. Özelliği de basit işlemleri az güç tüketerek ve az ısınarak yürütmesiydi. Yani günlük ofis işleri ve web gezintilerini halledecek bilgisayarlar için tasarlanmıştı. Maalesef çok başarılı olamadı, hedeflenen satış rakamlarına ulaşamadı. Transmeta firması kapandı, AMD tarafından satın alındı. AMD daha sonra aynı işlemciyi farklı bir isimle piyasaya sürdü. Bundan sonra hafif işlemci projeleri bir süre ortalarda gözükmedi.
Bir zamanlar AMD ve Intel için anakart üreten VIA firması iflasın eşiğinde olan işlemci üreticisi Cyrix'i satın alıp işlemci üretimine başladı. Tayvan'lılar akıllı olur, VIA'da akıllılık etti ve Intel ve AMD ile rekabete girmedi. Onların pek ilgilenmediği düşük tüketimli hafif işlemci sektörüne yoğunlaştı. Her ne kadar evlerimize pek giremeseler de VIA'nın düşük tüketimli işlemcileri atm makinalarından bilet kontrol cihazlarına kadar fazla işlem gücü gerektirmeyen pek çok cihazda kullanıldı.
Tüm bu gelişmeler son kullanıcı tarafından pek hissedilmeden oldu bitti, bizim hayatımızda bir değişiklik olmadı. Biz yine standart Intel-AMD işlemcileri kullanmaya devam ettik. Tabi Atom duyurulana kadar... Intel Atom işlemcisini duyurdu. Aynı dönemde VIA da Nano işlemcisini piyasaya süreceğini açıkladı ve teknoloji dünyasında yeni br dönem başladı. O zamana kadar düşük güç tüketimli pek çok işlemci üretilmişti. Hatta bazıları piyasada halen satılmaktaydı, ama Atom ve Nano başkaydı. Özellikle Atom birden parladı. Ucuz ve basit olan bu işlemciler emeklilik yolundaki Windows XP'yi veya kendisi için özel tasarlanmış basit Linux sürümlerini çok rahat çalıştırmaktaydı. Üstelik fazla ısınmıyordu bu işlemciler, küçük sistemler için çok uygundular. Bu fırsatı kaçırmayan Tayvanlı Asus firması 7" ekranlı, SSD diskli ufacık bir bilgisayar duyurdu. Bir de milleti sevindirecek bir haber verdi, bu bilgisayarlar 200$ fiyatla satılacaktı. Ama rakipler de boş durmadı...
Ardı ardına gelen duyurular Asus'un bu piyasada rahat bırakılmayacağını gösterdi. İlk başta çok önemsenmeyen bu sektör tek firmaya bırakılmayacak kadar büyüktü. Önce Acer çıktı, ardından MSI, Dell, HP sıra sıra döküldüler. İşte "netbook" kavramı doğmuştu. Küçük ve hafif olan bu "laptop yavrusu" cihazlar uzun pil ömrüyle kullanışlılık abidesi haline gelmişti. Evet, işlemci ve ekran kartları çok zayıftı, karmaşık işlemler için müsait değillerdi ama zaten çoğu kullanıcı bilgisayarı sadece ofis işlemleri ve internet uygulamaları için kullandığından bu bir sorun değildi.
Bir de bunun üzerine "nettop" diye bir tür belirdi piyasada. Yukarıda bahsettiğim netbook türü bilgisayarın masaüstü versiyonu... Ekransız satılır, ekranı siz ayrı olarak alır bağlarsınız. Adsl modeminizden az daha büyük olan bu cihazlar ofisler için oldukça ideal gibi geldi bana. Tüketim düşük, maliyet çok aşağıda, bir ofiste yapılacak her işlem için de yeterli. E siz de bir zahmet veritabanı işleminizi başka bir bilgisayarda yapın. Yazık el kadar alete...
Ben de bu okuduğunuz yazıyı bir netbookta yazıyorum. Tüm gün kullanıyorum bu cihazı ve işle ilgili herşeyimi ona emanet ediyorum. Hiçbir sıkıntım yok, yazışmalardan ofis işlemlerine kadar herşeyin üstesinden rahatlıkla geliyor. Benim kullandığım ilk nesil sayılır, 10" ekranlı ve 1.6ghz Atom işlemcili sade bir netbook. Tabi netbooklar hep böyle kalmayacak. Intel çift çekirdekli Atom işlemcisini duyuralı çok oldu. Önce nettoplarda göründü, yakında netbookların içerisinde gelecek. Bununla birlikte Intel Atom işlemcisi için yeni anakartını da piyasaya sürdü. Bu yen anakart hem performansı arttırıyor hem de güç tüketimini düşürüyor. Asıl bomba haber Nvidia'dan geldi. Fuarda etiketinde "ION" yazan küçük siyah bir kutu sergilediler ve bilişim dünyası gerçekten şaşırdı. Aslında bu beklenen, daha doğrusu istenen birşeydi. Atom güzel işlemci ama pek çok eksikleri var. İşte bu Ion platformu Atom işlemcisinin eksiklerini kapatıyor. Çift kanal bellek kontrolcüsü, HD video hızlandırma destekli dahili ekran kartı, bir de üstüne Nvidia'nın düzenli sürücü güncellemeleri... Bence artık Atom'u kimse tutamaz. Pazar payı her geçen gün daha da artacak, herkes ihtiyacı kadar güç satın alacak. İnsanlar sadece msn'de muhabbet etmek için 1000$ ve üstü para verip külçe gibi laptoplar almayacaklar. Devir ekonomi devri ne de olsa...

8 Mayıs 2009 Cuma

Intel'in geleceği kötü (bana göre)


Tabi siz başlığı okuduktan sonra "MIT mezunu ultra yüksek maaşlı yöneticiler göremiyor bunu da sen mi görüyorsun?" diyeceksiniz. Diyin tabi ama önce yazının devamını okuyun. Intel son birkaç yıldır kendisine ciddi avantaj sağlayan bir politikadan vazgeçti, tamamen dezavantaj sağlayacak bir sistemi seçti. Bu bahsettiğim şey işlemci soketleri. Uzun zamandır (Pentium 4 zamanlarından beri) intel LGA775 isimli bir soket tipi kullanıyordu. Yani son yıllarda çıkan işlemcilerle anakartlar hep birbirine uyumluydu. 2 sene önce aldığınız 945 chipsetli anakartınıza bugün aldığınız bir işlemciyi rahatlıkla takabiliyordunuz. Bu da terfi maliyetini düşürüyordu. Sağladığı esneklik te cabası tabi. Üstelik bu sistem işlemcilerin performans sınıfından da etkilenmiyordu. Yani 500$ fiyatlı 4 çekirdekli azman bir işlemci ile 50$'lık varlığı bile hissedilmeyen celeron işlemcisi aynı anakarta takılabiliyordu. Mesela ben bilgisayarımı toplarken daha uygun fiyatlı bir işlemci seçmiştim. Daha sonra o işlemci bana yetmez olunca daha güçlü bir işlemciye geçtim. Buraya kadar herşey güzel. Peki bundan sonra nasıl olacak? Intel'in "üstün zekalı" çalışanları bu işleri çok iyi bildikleri için tamamen farklı bir sisteme geçtiler. Üst düzey işlemciler, yani Core i7 sınıfı LGA 1366 tipi soket kullanıyor. Bu işlemciler halen satışta. Yaz aylarında piyasaya çıkacak olan Core i5 tipi işlemciler ise LGA 1156 tipi soket kullanıyor. Bu işlemci de i7 tipi işlemcilerin "light" versiyonu. Yani "ben işlemci manyağıyım, parayı dökerim sistemime" diyenlere i7, "ben normal vatandaşım, bana dengeli bir sistem olsun, herşeyi yapayım ama bütçeyi de patlatmamak lazım" diyenlere ise i5 satacaklar. Peki ya bunların arasında geçiş yapmak istendiğinde ne olacak? Sadece işlemci değiştirmek yetmeyecek, anakartı da değiştirmek gerekecek. Yani terfi maliyetleri ikiye katlanacak. Bu kadarla kalsa iyi. Benim tahminim en az 1 sene boyunca yeni soket tipi için celeron işlemci çıkmayacak. Yani ucuz bilgisayar kurmak isteyenler bizim şu anda kullandığımız anakart tipine yönelecek. Daha sonra "bu bana yetmiyor, yok mu az daha hızlısı?" diyen bu kişiler anakartlarını da değiştirmek zorunda kalacaklar. Bizim memleketimizde 2. el bilgisayar parçaları ölü eşek muamelesi gördüğünden, 6 ay önce 100$ verip aldığı anakartı 30$ a ancak satabilecek.
Bu tip bir hataya Intel daha önce de düşmüştü. Granite Bay dediler, RDRam dediler, saçma sapan işler yaptılar. Zaten o arada millet Intel'den yaka silkerken AMD bir girdi piyasaya, öyle bir tutundu ki, hala aynı gazla gidiyor. Bu kriz döneminde bir de böyle stratejik hatalar yaparlarsa çok zarar ederler gibime geliyor. Gerçi böyle güçlü firmalar kolay kolay etkilenmezler, ancak biraz sarsılırlar ama olsun. Intel'in geçen hatasında AMD parlamıştı. Bakalım bu sefer piyasadaki boşluktan kim yararlanacak?