20 Ocak 2014 Pazartesi

Fiyat rekabetinin memleket ekonomisi üzerindeki etkisi

Bu yazının blogun genel konsepti ve çoğunlukla yazdığım konularla alakası yoktur. Teknolojiden, arabalardan, Lego'dan filan bahsetmeyeceğim yani. Baştan uyarayım, sonra "ne işi var bu yazının burada?" demeyin.

Bugün pazarlamacım Trakya seyahatinden döndü. Doğru düzgün ödeme yok, olanlar da genelde uzun vadeli senet şeklinde. Adam 3 ay önce aldığı malın ödemesini 6 aylık senetle yapıyor. Yani toplamda 9 ay vadeyle mal satmış oluyoruz. Öyle çok yüksek kar marjlarıyla da çalışmadığımız için aslında kar değil, zarar etmiş oluyoruz, ama hemen farkedemediğimizden bu durumu kabulleniyoruz.

Bu sadece benim için değil, tüm piyasa için geçerli. Zaten bu yüzden de mal alanlar bu kadar cesaretli. Piyasada arz fazlası var, daha doğrusu satıcı enflasyonu var. Adam benden almasa başkasından alabiliyor, o başkası da benim kabul etmediğim şartları kabul edebiliyor. Bu yüzden alıcılar satıcıları parmaklarında oynatıyorlar. Müşteri verdiği uzun vadeli evrağı kabul etmezsek "o zaman geri al mallarını" diyor. E ona satma, buna satma, ne olacak? Birilerine satmamız lazım bu malları. Sabit giderler benim satışımdan bağımsız tepeden gelip duruyor. Mecburen müşteri kaprisine katlanıyoruz. Satarken de, ödeme alırken de rezil oluyoruz resmen.

Tüm bunların sebebi bizim insanımızın kısa vadeli düşünce yapısı. Piyasada kimse birkaç aydan sonrasını düşünerek hareket etmiyor. Herkes günü kurtarma peşinde. Halbuki biraz uzun vadeli düşünse, birazcık geniş açılı baksa olaya durum değişecek. Sattığımız mallar otomobil yedek parçası. Bu arabalar bu parçalar olmadan yürümez. Milletin eli mahkum bu parçalara. Biz 10 liradan da versek alacaklar, 20 liradan da versek alacaklar. Arabayı yaptırmamak, o haliyle bırakmak gibi bir alternatif yok çünkü. Herkes vergisini ödediği arabasını kullanmak istiyor, haliyle bakım masrafına da bir şekilde katlanıyor.

Şimdi ben böyle yazdım ya, yanlış anlaşılmak istemem. Fiyat sabitleyip son tüketiciyi becerme niyetinde değilim, böyle birşey önermiyorum. Ben "bu iş iyice ayağa düşmesin, her mal hakettiği değerle satılsın" diyorum. Herkes diğerlerine saygılı olsun, fiyat rekabetine girilmesin istiyorum. Şu fiyat rekabeti denen şey önce firmanın, sonra da tüm sektörün dibini oyuyor. Bizim vitaminsiz kalmış insanımızın ticaret konusunda aklının erdiği tek şeydir zaten bu fiyat rekabeti. Hemen hesap yapılır, "5 liraya alırız, filanca firma 8 liraya satıyor, biz de 7 liraya satarız, onun müşterileri bizden alır, sürümden kazanır kısa yoldan zengin oluruz" denir. Bu komplike hesabı yapan üstün zekalı o 8 liraya satan adamın aslında piyasanın köklü firması olduğunu, aslında 5 liranın da altına aldığını, canı sıkılırsa bir kampanya yapıp 6 liraya satarak piyasayı malla doldurabileceğini, onu da iki ayda batırabileceğini düşünmez. Ondan sonra tüm bunlar olur, o üstün zekalı arkadaş piyasadan defolup gider, ama o malı 6 liraya almaya alışan esnaf bir daha 8 lira vermez o mala. Hep 6 lira ister.

Bu aslında reaksiyonun sadece başlangıcı. Kazancı düşen esas satıcı mecburen çalışanlarına daha cimri davranır. Zam yapmaz, veya yaparken daha az yapar. Sektörde çalışanların yaşam kaliteleri yavaş yavaş düşer. Bundan rahatsız olan bazı çalışanlar üst paragraftaki üstün zeka örneği formüle başvururlar, işten ayrılıp şirket kurmaya, 4 liraya alıp 5'e satmaya ve eski patronundan müşteri çalmaya kalkarlar. Döngü tekrar gerçekleşir, birkaç ay piyasada dolaştıktan sonra masrafları çıkaramayıp iflas bayrağını çeken firmalar piyasanın anasını bellemiş olurlar. Bu böyle böyle devam eder. Bahsettiğim şey sadece fiyatta olmuyor, ödemelerin vadesinde de oluyor. O yeni firma tutup sektördeki herkes en fazla 60 gün vadeyle çalışırken müşterisinden 90 günlük evrak alırsa bir daha kimse 60 gün vadeyle çalışmak istemez. Adam görmüş bir kere o malın 90 gün vadeyle de alındığını, neden 60 günde ödeyip nazik yerlerini sıkıntıya soksun ki?

Bu sadece bizim yedek parça piyasası için geçerli değil, hemen her sektörde bu aptal rekabeti mevcut. İşin kötüsü, bu fiyat rekabeti son kullanıcının ödediği fiyatı düşürmüyor, yani vatandaşa hiç yansımıyor. Arada birileri (genelde perakendeciler) 5 liraya, hem de vadeli ödeme şartıyla aldığı malı 20 liraya peşin satıyor, o 5 liradan da şikayet edip daha ucuzunu veya daha uzun vadeyle veren satıcıyı arıyor. Olan ithalatçılara, üreticilere, toptancılara oluyor.

Hani dış borç, iç borç, döviz kuru filan, bir sürü sıkıntı var ama bence memleket ekonomisinin en büyük sıkıntısı bu. Çarkların dönmesini yavaşlatan şey bu çünkü. O çarklar bir hızlansa üretici de rahatlayacak, toptancı da rahatlayacak, onların istihdam ettiği çalışanlar da rahatlayacak, piyasada para dönecek, memleket ekonomisi rahatlayacak. Öyle "alın verin ekonomiye can verin" kampanyalarıyla olacak iş değil bu. Ekonomiyi düzeltmek isteyenin önce bu fiyat rekabeti meselesine el atması lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder