31 Temmuz 2012 Salı

Meyd in Çayna - Taklidin de taklidi (ancak bizden çıkar)

Bir ürünün Çin malı olduğunu duyduğunuzda aklınıza ilk gelen şey nedir? Gerçi bu çok doğru bir soru olmadı, çünkü bu sorunun cevabı ürüne göre değişir. Eğer bahsi geçen ürün tanınmış bir markanın güvenilir biryerden alınmış ürünüyse büyük ihtimalle o ürünün firmanın işçilik maliyetlerini düşürmek için Çin'de kurduğu fabrikada üretildiğini, dolayısıyla bir sıkıntı olmadığını düşünürsünüz. Eğer durum böyle değilse, yani ürünün markasını tanımıyorsanız, Çin kökenli bir markaya sahipse yüksek ihtimalle aklınızdan o ürünün taklit olduğu geçer. İlle de yandaki fotoğrafta göründüğü gibi marka taklidi olmasına gerek yok. Markası, ismi, logosu tamamen farklı olabilir, ama tasarım ve teknoloji olarak taklit olabilir. Bu düşünce kısmen doğru. Kısmen olmasının sebebi de, artık Çin'de bazı şeylerin değişiyor olması. Artık taklidi başka ülkeler yapıyor. O başka ülkelerin arasında bizim güzel ve yalnız ülkemiz de var maalesef.

Son günlerde pek fazla dile getirilmeyen bir haber var. Dünya Gazetesi şurada vermiş haberi. Diğer gazeteler fazla öne çıkarmamayı tercih ediyorlar. Haber şu: Çinli firmalar patent ihlali ve taklit sebebiyle Türk firmalarına dava açıyor. Anlayacağınız, taklitçi olarak bilinen Çin'i taklit ediyor bizim sanayicilerimiz. Acı, ama gerçek.
Aslında bu çok şaşılacak bir durum değil. Eskiden, bundan 50 sene filan önce İtalya herşeyin taklidini, benzerini yapan ülkeymiş. Orjinaller genelde Amerikan, Alman veya İngiliz malı olurmuş. İtalyan malları da onların daha ucuz taklitleri, muadilleri olarak satılırmış. Sonra devir değişmiş, İtalya kendine gelmiş, onun yerini Japonya almış. Ucuz Japon malları doldurmuş piyasaları. Sonra Japonya toparlanmış, kaliteli ürünler yapmaya başlamış. Onun yerine de Güney Kore ve Tayvan geçmiş. Aslında artık "mişli geçmiş zaman" kipini bırakmam gerekiyor, çünkü hikayenin bundan sonraki kısmına ben de şahit oldum. Kore ve Tayvan ilk başta ağırlıklı olarak Japon ürünlerinin taklidini yapıyorlardı. Sadece Japon ürünlerinin değil tabi, herşeyin taklidini üretiyorlardı. Sonra yavaş yavaş kendi markalarını ve tasarımlarını oturttular, özellikle otomotiv ve elektronik sektörlerinde sözü geçen ülkeler oldular. Onların yerine de Çin geçti...

Çin hep taklit ürünlerle gündeme geldi. Bu çok normaldi, çünkü devlet eliyle bile taklit üretim yaptılar. Çakma ürünleri kimse sevmese de düşük fiyat insanları cezbetti, o beğenilmeyen Çin malları çok sattı. Satış hacmi yüksek olunca Çin firmaları büyüdü, güçlendi. Artık Çin taklitçi ülke olarak anılmak istemiyor. Çin hükümeti üreticileri Ar-Ge yatırımı yapmaya, kendi tasarımlarını üretmeye ve patent almaya teşvik ediyor. Hatta, bu konuda firmaları zorluyor.

Bu zorlama konusuna bizzat ben şahit oldum. Gümrüklerde ürünler taklit markalar konusunda inceleniyor. Çakma markalı ürünlerin ülke dışına çıkmasına (en azından yasa uygulandığı sürece) izin verilmiyor. Bir firma Çin dışına ihracat yapacaksa malların üzerindeki logo ve marka için izin belgesi isteniyor. O izin belgesi olmadan mallar gemiye yüklenemiyor. Eskisi gibi çakma mal yapıp ihraç etmek mümkün değil yani.

Tabi bu Çin'de taklitçiliğin bittiği anlamına gelmiyor. Hala bir sürü firma bu yasakları delerek taklit ürün üretiyorlar. Bunun sebebi talep aslında, çünkü taklit ürünlerin kendilerine göre pazarı var ve bu tip ürünlere de talep var. İnsanlar aynı ucuz ayakkabının üzerinde Adidas yazanını (orjinal olmadığını bilseler bile) alakasız birşey yazanına tercih ediyorlar. Kolay kolay da bitmez taklitçilik, azalsa bile hep devam eder. Buna engel olunamaz, ama bu bizim meselenin diğer tarafına bakmamızı engellememeli. Çin'de artık teknoloji geliştiriliyor, tasarım yapılıyor, kaliteli ürünler üretiliyor. Biz "Çin malı" dendiğinde hep kalitesiz ürünleri düşünüyoruz, ama Çin gayet yüksek kaliteli şeyler de üretiyor. Mesela Çin'de bir elektronik mağazasında Beko marka beyaz eşyaları gördüğümde çok sevinmiş, gururlanmıştım. Sonra bizim burada adam yerine koymadığımız Haier'in çok daha güzel ürünleri olduğunu ve Beko markalı benzerlerine göre çok daha pahalıya satıldığını gördüm. Tasarımı özgün, teknolojisi kendine ait, kalitesi yüksek. Beko'yu zaten ezmiş, LG, Samsung ve Miele gibi dünya markalarına kafa tutuyor.

Biz bunlardan bihaberiz, çünkü sadece çakal ithalatçılarımızın getirmeyi seçtiği ucuz ve kalitesiz Çin mallarını görüyoruz burada. Halbuki durum böyle değil. Üzücü olan da şu: Çin kendini taklitçilikten kurtarmaya çalışırken Türkiye taklitçiliğe daha fazla gömülüyor. Çin firmaları Türk üreticilerin fuarlarda kendi ürünlerini görüp taklit ettiğini söyleyerek dava açıyormuş. Utanılacak bir durum maalesef. Eskiden Çinli üreticilerin fuarlarda çaktırmadan ürünlerin fotoğrafını çektiği anlatılırdı, dalga geçilirdi. Şimdi aynı suçlamayla biz karşı karşıya kalıyoruz. Çin çamurun içinden çıktı, dalga geçilen bir endüstriye sahipken güçlendi ve üretim konusunda söz sahibi ülke haline geldi. Türkiye bir zamanlar Çin'den çok daha iyi durumdayken beceriksiz ve sığ yöneticilerin dengesiz kararları yüzünden taklit edilen ülkeyken taklit edene dönüştü.

Bu yazı çok uzar gider, devamını (bu durumun sebepleri, olası çözümleri, vs.) daha sonra yazacağım. Bu konuda yorumlarınızı bekliyorum, yazının ikinci bölümüne sizlerin de katkısı olabilir.

1 yorum:

  1. Çin aslında her tür üründen her türlü kalite seviyesinde üretim yapıyor, ancak bizim "iş adamaları"mız daha ucuz olsun diye en kalitesiz, en dayanıksız ve ithalat masraflarını üzerine ekleyince %1000 kar edebileceği ürünleri ithal ediyor veya ürettiriyorlar. Aslında bu işin altında yalnızca iş adamlarımız yok, malesef artık ithal malların standardizayson ölçümlerinde TSE değerleri değil CE değerleri baz alınıyor, normalde TSE standartlarına göre Türkiye'ye giremeyen mallar, CE standartlarına göre tırla, konteynerla giriyor ülkemize...
    [PAUSE]

    YanıtlaSil