Bu aralar Ahmet Ümit kitapları okuyorum. Belki ayıp birşey, ama ben bu yazarı biraz geç keşfettim. Hep duyuyordum ismini, ama alıp okumak aklıma gelmemişti. Halbuki kitaplarını senelerdir görüyordum raflarda. Neyse, geçtiğimiz günlerde Kavim isimli romanını aldım, okumakta olduğum kitabı bitirince de "görelim bakalım nasılmış şu Ahmet Ümit" diyerek okumaya başladım. Daha ilk sayfalardan kaptı beni kitaptaki üslup ve gizemli hava. Kaptı derken şaka yapmıyorum, işi gücü bırakıp kitap okur oldum. Hani çok beğenilen bir kitap bitince insan devamını hemen ister, kendini boşlukta hisseder ya, Kavim'i bitirince ben de öyle hissettim. Tabi bu hissim uzun sürmedi, çünkü bir koşu gidip Ahmet Ümit'in İstanbul Hatırası adlı romanını ve Şeytan Ayrıntıda Gizlidir isimli öykü kitabını aldım. Önce öyküleri bitirdim, sonra da romana başladım. O da bir çırpıda bitti. Bugün son sayfaları okuduğumda "keşke bitmeseydi, katil bir süre daha yakalanmasaydı, biraz daha uzun olsaydı" diyordum kendi kendime. Tahmin etmişsinizdir, burada da bırakmadım. İçimi "peki yarın ne okuyacağım?" tasası kapladı. İlk iş bir kitapçı bulup başka bir Ahmet Ümit kitabı aldım.
Özellikle bu kitapları seçmemin de bir sebebi var elbette. Ahmet Ümit'in diğer kitapları da güzeldir elbette, ama bu kitaplarda Başkomiser Nevzat var. Hatta, yanında Komiser Ali ve kriminolog Zeynep te var. Bu üçlü daha önce dizilere konu olmuş "süperkahramanvari" karakterler. Tabi içlerinde en ilginci olayları bizlere aktaran Başkomiser Nevzat. Hafiften deli, ailesini kaybetmiş, işine olan aşkı sayesinde ayakta kalmış, tecrübeli, İstanbullu ama Anadolu'yu da görmüş bir cinayet masası dedektifi olan Nevzat keskin zekası ve tecrübesiyle olayları çözüyor. Bu esnada ona "önce vurup sonra soran" tipteki sert polis Ali ve ekibin mantığını temsil eden düzenli ve çalışkan kriminolog Zeynep eşlik ediyor. Bu üçlü gerektiğinde birlikte hareket ederek, gerektiğinde de görev dağılımı yaparak cinayetleri çözüyor. Kitaplarda en çok Başkomiser Nevzat'ın yem atarak yaptığı sorgulamalar hoşuma gitti. Sorguladığı insanları alakasız birşeyle suçlayarak kendilerini kurtarmak için doğruyu söylemelerini sağlaması çok akıllıca (ve sinsice) geldi bana.
Ahmet Ümit'in üslubu da oldukça iyi. Dili akıcı, diyalogları da gerçekçi. İnsanlar TRT lisanıyla değil de konuşmaları gerektiği gibi konuşuyorlar. Mesela, bir bar fedaisi olması gerektiği gibi argo konuşuyor, veya sakin konuşan birisi sinirlendiğinde karşısındakine küfürleri saydırıyor. Öyle tüm karakterlerin sterilize edilmiş bir İstanbul Türkçe'si konuşması zaten doğal olmazdı. Kitapların kurguları ise şaheser kıvamında. Ahmet Ümit kitapların başından sonuna kadar pek çok karakterin katil olduğunu düşündürtüyor okuyuculara. Bu katil zannedilen kişiler de bir şekilde kendilerini aklıyorlar daha sonra. Yazar ara sıra ipuçları veriyor tabi, ama kesin yargıya vararak kitabın sonunu tahmin etmek oldukça güç. Şimdi anlatırsam kitapların zevki kaçar, o yüzden anlatmamayı tercih ediyorum. En iyisi okuyup öğrenmeniz. Evet, asıl söylemek istediğim buydu. Bizim Ahmet Ümit adında birinci sınıf bir polisiye yazarımız var. Gerçekten başarılı işler çıkarıyor ortaya. Ben de benim tercihime güvenen herkese Ahmet Ümit okumalarını tavsiye ediyorum, tıpkı son günlerde tüm eşe dosta tavsiye ettiğim gibi. Bir deneyin, seveceğinize eminim.
Nevzat'ı sevdiysen Behzat Ç. dizisini beğenirsin. Rtük müdahale etmiş ama ben geç saatler alınıp eski haliyle devam etmesini isterim. Arka sokaklar ismindeki Pamuk prenses ve yedi cüceler kıvamındaki çakma polisiyeden sonra Behzat Ç. efsane geliyor insanın gözüne.
YanıtlaSilpolisiye kitapları severim fırsatını bulursam mutlaka okurum.
YanıtlaSilKitap okumak gibi bir insan için hayati öneme sahip bir faaliyetin, boş zamanları değerlendirmek için yapılan bir etkinlik olduğu anlayışına sahip ülkemizde, konunun önemine dikkat çekmesi açısından bu blogda kitap incelemelerini daha sık görmek istiyoruz.
YanıtlaSilPatasana'yı da tavsiye ediyorum.
YanıtlaSil