10 Ocak 2011 Pazartesi

Uyanıklığın sonu hep aynı mı olur? - Yenzedeler

Bir zamanlar bankerzedeler vardı. Banka faizini beğenmeyip yüksek kazanç için paralarını tanımadıkları bankerlere yatırmışlardı. Sonra o bankerler bir anda ortadan kaybolunca para yatıranlar isyan edip devletten yardım istemişlerdi. Onun üzerinden yıllar geçti, İmar Bankası mağdurları çıktı ortaya. Sürekli sallantıda olan, şube görünümüyle bile güven vermeyen bir bankaya bütün birikimlerini yatırmışlardı, diğer bankaların verdiğinden biraz daha fazla faiz alabilmek için. Onlar da isyan ettiler, devletten yardım istediler. Daha sonra off-shore bankacılık mağdurlarıyla tanıştık. Bu kişiler de vergi ödememek için paralarını yerli bankaların yurtdışı şubelerine yatırmışlardı. Sonra o bankalar mali sıkıntıya düşüp devlete sığındığında herkesin parasına devlet güvencesi geldi, off-shore mağdurlarının paralarına devlet hiçbir güvence vermedi. Çoğu parasını alamadı, olan gelen birikimleri batık bankalarla birlikte gitti. Haliyle isyan ettiler. Vergi vermek istemedikleri devletten yardım istediler. Bu arada her ekonomik kriz olduğunda borsa mağdurları çıktı ortaya. Bunlar da aslında borsadan anlamayan, ama yüksek getirinin cazibesine kapılmış, bu yüzden klasik yatırım araçlarını tercih etmemiş kişilerdi. Doğru tahmin ettiniz, borsa mağdurları da isyan etti, devletin konuya el atmasını istedi.

Şimdi de Yen mağdurlarıyla karşı karşıyayız. Bu vatandaşlar faizi düşük olduğu için Japon Yeni üzerinden kredi almışlar. Japon yeni bir süre artış göstermeden dengeli bir seyir izlemiş. Daha sonra Yen birden pahalanıp kredi alanların borçları beklenmedik şekilde artınca olanlar olmuş. Geçtiğimiz günlerde yürüyüş yapmışlar, hatta türkücü Kahtalı Mıçı da bir "Yenzede" olarak yürüyüşe katılmış. Devletin duruma el koymasını, zararlarını karşılamasını istiyorlarmış. Ben de çok şey istiyorum, ama sadece istemekle olmuyor. Biraz da kafa çalıştırmak lazım, değil mi? Yenzedelerin hikayesi yukarıdaki mağduriyet hikayelerine çok benziyor. Herkes aptal, ama onlar akıllı olduğu için biraz daha az ödemek veya biraz daha fazla kazanmak için bilmedikleri, tanımadıkları işlere bulaşıyor bu mağdurlar. Güzelim Türk Lirası'nın suyu mu çıktı? Japon Yeni üzerinden borçlanacak kadar para birimlerine hakim mi bu insanlar? Mazeretleri de hep aynı. Bankacılar veya başka birileri kandırmış onları, onların hiçbir suçu yokmuş. Bu yüzden de devletin duruma el koyması ve onların zararını karşılaması gerekirmiş.

Mağdur dediğime bakmayın, ben bu kişileri mağdur olarak görmüyorum. Mağdur gerçekten suçsuz yere hakkı yenen, kötü duruma düşen kişiye denir. Bu kişiler uyanıklık yapmaya çalışırken maddi zarara uğruyorlar. Herkes gibi davransalar böyle bir sıkıntı yaşamayacaklar. Pardon, unuttum. Onlar herkes gibi değil. Herkes aptal, onlar akıllı... Neyse, düşüncemi yeterince net şekilde aktardım sanırım. Ben devletin bu kişilere yardım etmesine karşıyım. Herkes yatırım yapıyor, kimisi az, kimisi çok kazanıyor. Az kazananlar veya kaybedenler de sesini çıkarmıyor. Sonuçta yüksek kazanç elde etmek için daha fazla riske girmek gerekir. Eğer her kaybedene devlet yardım etseydi ne olurdu bu memleketin hali? Bu uyanıklar hem yüksek kazanç istiyor, hem de riski devlete yüklüyor. Belki siz okurlarım arasında yukarıda saydığım mağdurlardan olanlar da vardır. Tabii ki kişinin durumuna göre bakış açısı değişir, ama ben olabildiğince objektif yaklaşmaya çalıştım olaya. Sizlerin de konuyla ilgili görüşlerinizi duymak isterim. Bu yazı yeterince uzadı. Okuyan herkese teşekkürler.

3 yorum:

  1. bende bankaların düşük faiz vermesinden muzdaribim... bana öneriniz ne olurdu acaba düşünen adam :))))

    YanıtlaSil
  2. @aaaaa
    Bizim bankaya taşı hesabını. Beni hiç param olmadığı halde Private Banking müşterisi yapmışlar. Senin gibi parası olan birine kimbilir neler yaparlar...

    YanıtlaSil
  3. @aaaa
    madem o kadar heveslisin paranı kaptırmaya bankaları filan uğraştırma ver bana sana garanti veriyom bidaha asla karşına çıkmaz o para :D

    YanıtlaSil